Ümraniye’de yirmi yedi yaşındaki bir polis memuru, çete arkadaşlarının “silahşor” dediği bir ergen tarafından sokak ortasında öldürüldü geçen hafta.
Bu köşeden defaatle sokaktaki şiddete karşı yazılar yazdık. Uyardık. Uyardılar… Akşamları düzgünce aydınlatılmayan bir çocuk parkına yakın bir yerde oturuyorum. Her akşam nereden geldiği belli ucube tipler dolduruyor parkı. Eğer uyumayı başarabilirlerse çevrede yaşayanların rüyaları parktan yükselen gürültülerle bölünüyor. Şişeler kırılıyor. Sarhoş naraları atılıyor.
Polisi her aradığımda, karşımdaki yılgın sese, parkta yaşananlardan dolayı bir gün burada dehşet verici şeyler yaşanacağını” anlatmaya çalıştım. Şikayetlerimin %90’ı dikkate alınmadı tabii. Yılda bir iki kere polis görünüp, kayboldu… Oysa karakolları da bahsettiğim parka yüz metreden daha yakındı…
Belki de o parkta içen, bağıra bağıra küfür edenlerden biriydi polisimizi öldüren. Çünkü polisin öldürüldüğü yere çok da uzak değil yaşadığım yer. 20- 30 suç kaydı olan bu kriminal tipler rahatça etrafımızda dolaşıyor, evlerimizin yakınında geziyorlar. Kimseden korkuları yok. Sanki şehir onlara ait. Her yerin sahibi...