2018 Miss Fashion TV yarışmasında, Türkiye’den Dilara adında bir bayan dünya birincisi olmuş. Annesi başörtülü olduğu için dünya birincisi bayan sosyal medyada linç edilmiş. Hanım kız da, “Benim annemin başı kapalı ama zihni kapalı değil” diyerek tutucu tarafta olmadıklarını ilan etmiş linç eden insanlara! Bu tür haberlere bayılan bir takım basın mensupları da bu linç kampanyasını köşelerine taşımışlar.
İşin bu kısmına girmiyorum. Fakat yaklaşmakta olan ve belki de çoktan yaklaşmış olan bir şeye dikkatleri çekmek istiyorum. Farkında olmasak da hepimiz, popüler kültür endüstrisi tarafından zihinsel asimilasyona tabi tutuluyoruz.
****
Sosyal medya fenomeni Kerimcan’ın ailesindeki başörtülüler haberlerde özellikle vurgulanıyordu bir ara. “Bakın ablası da başörtülü!” mesajı veriliyordu… Gençlere, “Aile yapınızdan dolayı cinsel kimliğinizi gizlemenize gerek yok. Bunlar birbiriyle çelişen şeyler değil.” denmeye çalışılıyordu. Bu iki şeyin, yani eşcinsellik ve başörtülülüğün birbirini dışlamadığı izlenimi oluşturulmaya çalışılıyordu. Bu olayda da başı örtülü ama “zihni açık!” bir anne ve onun güzellik kraliçesi seçilmiş bir kızı var. Ben, bu tür aile modellerinin kurgusal değil, gayet organik olduğunu düşünenlerdenim.
****
Zaten bu durumu içinden çıkılmaz hale getiren de bu sosyal dokunun çok gerçek olması. Evet, gerçek… En az gecekondu mahallelerinden, on milyonluk villalara taşınıp bunu normalleştirenler kadar, kimseye elini uzatmayıp günde on vakit Intagram’dan canlı yayın yapan mazbut hanımların varlığı kadar; muhafazakar rezidanslar, ultra lüks İslami oteller, Mercedes’li şeyhler, Kemalist eşcinseller, milliyetçi lezbiyenler, ahlaksız dindarlar, gelenekçi futuristler, sosyalist tüketiciler kadar gerçek…