Bana kalırsa vatandaşın öncelikli ve en kritik gündemi her zaman olduğu gibi, pahalılık. Hayat pahalılığı…
Doğalgaz ve elektrik faturalarının cep yakacak boyutlarda olduğu malum. Geçen yıl ile bu yıl, faturalarını mukayese edenler şaşırmakta çok haklı. Çünkü arada büyük bir fark var. Çok iyi bileceğiniz gibi, market ve pazarda da durum hiç iç açıcı değil. Kış sebzelerinin fiyatlarında dahi ciddi bir artış söz konusu. “Ekonomi rayında” haberleri, “hedefleri tutturduk” sloganları, “enflasyonla topyekûn mücadele” parolaları sokaktaki yalın ve acımasız gerçeklerle örtüşmüyor maalesef… Gün geçtikçe hayatın sıradan ihtiyaçları pahalılaşırken, yoksulluk daha da büyüyor. Türk-iş’in çok iyimser olduğunu düşündüğüm Ocak ayı raporuna göre açlık sınırı 2 bin 8 liraya yükselmiş durumda. Yoksulluk sınırıysa 6 bin 543 lira…
Şu halde, çalışan nüfusun neredeyse % 80’i, yani yaklaşık 12 milyon kişi, yani ülkenin yarısından fazlası yoksulluk sınırının altında bir ücretle geçinmeye çalışıyor demek ki. On milyondan fazla emeklinin önemli bir bölümüyse açlık sınırının altında maaş alıyor…
****
Yoksulluğun sosyal ve ahlaki olarak sersemletici etkileri vardır toplumlar üzerinde. Ancak, yoksulluğun ağırlaştığı yerlerde bir şey daha olur. Çocuklar iyi ya da olması gerektiği gibi beslenemezler. Yeteri kadar et, süt, bal, kuru yemiş, meyve gibi şeyler tüketemezler. Yeterli beslenemeyen çocuklar, nesiller de zihinsel ve bedensel anlamda eksik yetişirler… Beslenme ile başarı arasında güçlü bir neden sonuç ilişkisi vardır. Bu göz ardı edilemez. Tıpkı savaşlarda olduğu gibi yoksulluğun da en büyük etkisi çocuklara oluyor. Belki de ekonomik krizin en acı yanı bu.
Bu konuda Maliye, Milli Eğitim ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, durumdan vazife çıkararak, temel destekleyici besinler anlamında çocuklarımızı takviye etmenin bir yolunu bulmalı. Gerekirse bu yükün bir kısmı belediyelere, kaymakamlıklara verilmeli. Festivaller ve gereksiz etkinler yerine herkes kendi ilçesinin, şehrinin okullarını gözetmeli. Gelir adaletsizliğinin sertleştiği bu zamanda çocukların ekonomik mahrumiyetlerden olumsuz etkilenmelerinin önüne geçilmeli. Çocuklarımız mutlu edilmeli. Çünkü mutsuz çocuklar, mutsuz yetişkinler olmakta zorlanmazlar.