“Erkeklerin gevşekliği kadınların aşırı gevşekliğiyle başlar.” (Jean Jack Rousseau)
Maçka parkındaki bir güvenlik görevlisinin kıyafeti dolayısıyla bir bayana sözlü müdahalesi basında çok konuşuldu. Bu müdahaleye karşı bazı geleneksel-modern kadınlarca “kıyafetime karışma” kampanyası düzenlendi. Ve kampanya giderek tam da kendisinden beklendiği gibi bir “erkek” düşmanlığına dönüştü. Kampanyayı tasarlayan üst akıl erkekleri hedef göstermek için kıyafet skandalını kadın cinayetleriyle, tecavüz vakalarıyla, çocuk istismarlarıyla kasten ilişkilendirdi.
Bu yolla erkeklerin “kaba, barbar, düşüncesiz, duygusuz, gözü dönmüş cani” olduğuna dair bir algı oluşturulmak isteniyor. Bazı “kadın”lar ezildiklerini, özgürlüklerinin gasp edildiğini söyleyerek hem tartışmanın uzun geçmişine atıf yapıyor hem de kıyafet ile ilgili tezlerini güçlendiriyor. Erkeklerden sırf erkek oldukları için kendilerinden utanmalarını, ya özür dilemelerini ya da itaat etmelerini bekliyorlar. O kadar ki kampanya dolayısıyla söylenenleri dinleyen bir kişinin erkeklerin insanın en bayağı formu, kadınlarınsa insanüstü bir şey olduğunu sanması işten bile değil.
Olayın bir başka boyutu ise meselenin basında nasıl el alındığı…
Tartışmalar esnasında gördük ki kampanyacı kadınların kullandığı mağdur ama saldırgan dili benimseyerek kadınları pohpohlamaya meraklı erkek yazarların sayısı hiç de az değilmiş.
Çok görmemek gerekiyor… Bizde toplum “kadın” konusunda hatırı sayılır bir iki yüzlülük içinde.