İktidarın, 15 Temmuz girişimini, bunu
yüreklendiren tutumları olduğu kadar, olayların seyrini, o gün
çeşitli kurum ve kişilerin tavırlarını ve nihayet darbe girişiminin
başarısızlıkla sonuçlanmasını sağlayan etkenleri yanlış
değerlendirdiği görülüyor. Burada bir yanılmanın mı, yoksa kasten
yanıltmanın mı söz konusu olduğu, ayrı bir inceleme konusu, bunu
bugün tartışacak değiliz.
İktidar bloku (AKP - MHP), 15 Temmuz’da, FETÖ
kadrolarının denetimini ele geçirdiği TSK’nin AKP’ye ya da diğer
deyişle Tayyip Erdoğan’a karşı
bir darbe teşebbüsünde bulunduğunu, bunun Tayyip Bey için canları
dahil her şeylerini feda etmeye hazır AKP tabanının iktidara
göğüslerini siper ederek, tankların üstüne tırmanarak, engellendiği
görüşünü kabul ettirmeye
çalışmaktadırlar.
Bu noktada iki yanlış açık biçimde
sırıtmaktadır.
Her şeyden önce, darbe yalnızca AKP’ye ve
liderine değil, ama aynı zamanda, “laik, demokratik, hukuk
devletine” karşı
yapılmaktaydı.
Dün, bu konuda iktidarın daha 2004
Haziranı’ndaki Milli Güvenlik Kurulu toplantısından beri
uyarıldığını, bu uyarı ve tavsiye kararının ise AKP tarafından
hasır altı edildiğini yazmıştık.
***
Demek ki iktidarın okumasındaki birinci
yanlış, darbenin hedefi konusundadır ve onun iddiasının aksine
darbe yalnız kendisine değil, ama aynı zamanda hatta daha çok
demokratik, laik, sosyal, hukuk devletine
yöneliktir.
İktidar ise bu olaya, FETÖ’nün kendisini de
tasfiyeye niyetli olduğunu iyice anlayana kadar seyirci kalmış,
bütün uyarılara karşın tehlikeyi görmemekte, hatta gizlemekte
ısrarcı olmuştur..
15 Temmuz’u okumadaki ikinci yanlış, darbenin
sadece AKP tabanının direnişiyle akim
bırakıldığıdır.
Olaylar göstermektedir ki, AKP iktidarının uzun
yıllar süren aymazlık mı, yoksa kasıt sonucu mu olduğunu şimdi
tartışmayacağım, fütursuzluğu sayesinde TSK içinde FETÖ
kadrolaşması ileri düzeye varmış olmasına karşın, ordu tümüyle
darbeye katılmamış, FETÖ kadrolarının gözü dönmüş girişimine büyük
çoğunluğuyla karşı çıkmıştır.
TSK çoğunluğuyla sivil kamuoyunun tavrı bu
noktada bağdaşmaktadır.
Türk kamuoyunun büyük bölümü de darbeye karşı
tutum benimsemiştir.
Bundan önce yaşadığımız amacına ulaşmış darbe
girişimlerinde, sivil halkın desteğinin ne kadar önemli bir rol
oynadığı herkesin malumudur.
Ne kadar hoşumuza gitmezse gitmesin, 12 Eylül
1980 sabahı ve izleyen günlerde Kenan
Evren’in popülaritesinin nasıl tavanda olduğunu görmezden
gelemeyiz.