Cumhuriyetin ve toplumun bütün değer
ölçülerinin altüst edildiği AKP iktidarı döneminde, yeni bir
bayramlar hiyerarşisi yaratılmaya ve bunun tepesine de 15 Temmuz
yerleştirilmeye çalışılmaktadır.
Bu çaba aslında “eğer
askeri vesayet ortadan kaldırılırsa,
demokrasi kendiliğinden egemen olur ve
sorunlar çözülür” gibi yanlış düşünceden
yola çıkan bir varsayımdan
kaynaklanıyor.
Oysa yaşadıklarımız bu düşüncenin
temelsizliğini ortaya koymuş, askeri vesayetin ortadan
kaldırılmasından sonra yerini alan sivil vesayetin ondan da daha
ağır olabilip sorunları artırabileceğini
göstermiştir.
15 Temmuz 2016’yı yeni bayramlar hiyerarşisinin
baş tacı etme çabası da, “darbeyi esas
olarak, Tayyip Erdoğan’ın
çağrısıyla oluşan halkın tepkisi tek
başına önlemiştir” yanlış gözleminden yola
çıkmakta, TSK’deki çoğunluğun girişime karşı olmasının onu akamete
uğratan baş faktör olduğunu görmezden gelerek, ordu da
etkisizleştirilmiş olduğuna göre, artık bir daha darbe olmayacağı
sonucuna varmaktadır.
***
Cumartesi günü burada sözünü ettiğim, emekli
Tümgeneral Ahmet
Yavuz’un “Vesayet
Savaşları” kitabının “Darbecilikle Mücadelenin
ve Asker- Siyaset İlişkilerinin Temel
İlkeleri” bölümünde Andrew Heywood’un
bir saptamasına yer veriliyor. Heywood bu
saptamasında “Ordu muhtemelen
yalnızca mevcut kurumların ve yönetici
elitin meşruluğuna itiraz
edilebileceğini hissettiği ve
müdahalenin başarılı olacağı hesabını
yaptığı zaman müdahale etmektedir. Bu
nedenle, dengeli bir demokratik kültür
başarıyla tesis edilmiş olduğunda
siyasete çok nadiren doğrudan müdahale
etmektedir” diyor.
Görülüyor ki tanımda, a) yönetenlerin
meşruiyetlerinin sorgulanabilir hale gelmesi, b) darbenin başarı
ihtimali taşıması, c) dengeli bir demokrasi kültürünün kurulamamış
olması gibi üç öge yer almaktadır.
Yaşadığımız akim kalmış ve de başarılı olmuş
olan darbe girişimleri bu saptamadaki isabeti
gösteriyor.