Bugün 19 Mayıs 1919’un, yani Mustafa Kemal’in Samsun’a ayak
basışının 97. yıldönümünü kutluyoruz.
Bazıları bu tarihi, Kurtuluş Savaşı’nın, hatta modern Türkiye’nin
başlangıcı olarak kabul ederler.
Oysa daha Mustafa Kemal Samsun’a çıkmadan önce de Anadolu’nun dört
bir yanında çoban ateşleri misali, bağımsızlık tutkusunun
meşaleleri kongreler toplanmaya başlamış, halkın bağrından “reddi
ilhak” ve bağımsızlık çığlıkları yükselmişti.
Daha önce de çeşitli vesilelerle belirtmeye çalıştığım gibi, ulusal
bir hareketi tek kişinin irade ve eylemlerine indirgemeye kalkmak,
kabul edilemez bir yanlıştır.
Tarihimizi, Osmanlı’nın yüzyıllar süren ataleti ve onun üzerine ölü
toprağı serptiği toplumun meskeneti ve sonra da bir dâhinin şimşek
gibi zekâsı ve azmi ile bu olguları tersine çevirmesi çelişkisiyle
yorumlarsak hem onu hiç anlamamış, hem de karşı karşıya
bulunduğumuz sorunları aşacak yöntemlerden de mahrum kalmış
oluruz.
Toplumsal olayların çözümündeki anahtar tümce “Nasıl çözülür”
olmalıdır, “Kim çözer” değil.
Zaten modern toplumları kadim toplumlardan ayıran başlıca öğelerden
biri de budur.
***
Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının 19 Mayıs 1919’da o tarihi
randevuyu kaçırmayıp, Samsun’da olmalarının nedenini ve anlamını da
olayı ancak kişisel kararların ötesinde, zamanın imbiğinden süzülüp
gelmiş, tarihsel gelişmelerin ve toplumsal dinamiklerin ışığında
irdelediğimizde kavrayabiliriz.
Evet Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet, başka deyişle modern Türkiye,
salt Mustafa Kemal’in kişisel iradesinin ürünü olmanın ötesinde bir
olaydır.
Hatta, önderin, Samsun’daki tarihi randevuda bulunmasını bile bu
yöntemle açıklamak gerek. O koşulların bir araya gelmesi olmasaydı,
hiçbir irade 19 Mayıs randevusunu oluşturamaz, oluştursa bile, ona
bu işlevi kazandıramazdı.
Peki o zaman, Mustafa Kemal’i, 19 Mayıs’ı nereye oturtacağız?
Kurtuluş ateşi Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasından önce
yakıldıysa, 19 Mayıs neyin başlangıcıdır?
Lider ile tabanının birleşmesinin ilk adımı olan 19 Mayıs 1919
vatanın dört bir yanında, ateşlenmiş, ama henüz bir araya gelecek
olgunluğa erişemeyip, münferit durumda olan bağımsızlık
hareketlerinin, Erzurum’da yerelden bölgesele, Sivas’ta bölgeselden
ulusala evrilmesinin, nihayet bunun 23 Nisan 1920’de Ankara’da
Türkiye Büyük Millet Meclisi ile taçlandırılmasının
başlangıcıdır.
Başka bir deyişle, 19 Mayıs 1919 bağımsızlık savaşını yürütürken,
ona koşut olarak gelişen, birleşme bütünleşme, bir amaca doğru
yönelirken oluşan uluslaşma sürecinin başlangıcıdır.
Ve onu ne yalnızca Mustafa Kemal’in iradesiyle açıklamak mümkündür,
ne de Mustafa Kemal’in liderliğini ve Mustafa’yı Gazi Mustafa Kemal
yapan koşulları görmeden anlamak ve anlatmak.