Pazar günkü Cumhuriyet’in bildirdiğine göre WikiLeaks, ABD
başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti
adayı Hillary Clinton’ın
kampanyasını
yürüten John Podesta’ya
ait 2000 civarında elektronik posta yayımlamış. Sızan e-postalar
arasında Tayyip Erdoğan ile ilgili
olanlar da var.
Hillary Clinton’ın dış politika danışmanının, ABD’li diplomatların
görüşlerini de içeren Tayyip Erdoğan ile ilgili e-postaların
içeriği genelde şaşırtıcı değil. Bunların çoğunluğu ABD’nin Tayyip
Erdoğan konusundaki hüsranını dile getirmekte.
ABD’nin, bir zamanlar büyük umutlar bağladığı ve iktidara taşımak
için büyük çabalar harcadığı Tayyip Erdoğan konusunda uğradığı
hüsran, artık kimsenin meçhulü değil.
AB’nin de Tayyip Erdoğan konusunda ABD ile aynı duygu ve düşünceler
içinde olduğu bilinmekte.
Oysa yüzyılın ilk yıllarında, Tayyip Bey ABD ve AB tarafından ne
büyük umutlarla desteklenmiş, ne büyük bir özenle sarılıp
sarmalanmıştı.
Büyük destekçilerinin Tayyip Bey konusundaki hüsranları nereden
kaynaklanıyor?
Eleştirilerin afişe edilmesi gerekçesi, Tayyip Bey’in baskıcı, tek
adam rejimiyle demokrasiyi rafa kaldırmış, temel hak ve
özgürlükleri, pervasızca çiğnemeye koyulmuş olmasıdır.
Tayyip Bey’in sözü geçen çevrelerce bu gerekçelerle çokça
eleştirildiği, bu eleştirilerin de gerçeklik ve haklılık payından
yoksun olmadıkları herkesin malumudur.
***
Ancak, ABD’nin bütün dünyada ve de Türkiye’de liderler ile
olaylara yaklaşımına bakıldığında şu gerçeği görmemek de mümkün
değildir:
Politik emellerinin gerçekleştirilmesinde, kullanmayı tasarladığı
ülkeler ve kişilerin demokrat olup olmamaları, ABD’nin hiç umurunda
değildir.
Saddam bu olgunun en çarpıcı
örneğiydi. George W. Bush’un demokrasi
karşıtı, kitle imha silahlarına sahip, “terör ihraç
eden liderler” arasında bulunduğu gerekçesiyle ülkesini işgal
edip devirdiği Irak diktatörü Saddam, Washington’un hesaplarına çok
uyan, Irak’ın İran’a yönelttiği silahlı saldırıyı sürdürürken, Irak
“terör ihraç eden ülkeler” listesinden çıkarılmıştı.