Sevgili,
Sanırım Lafontaine’in ünlü ağustosböceği ve
karınca adlı öyküsünü biliyorsundur. Hani şu bütün yaz boyu çalışıp
didinen karıncayı, sırtüstü yatarak saz çalıp türkü söylediği
sırada gülerek izlemekle yetinmeyip bir de alay eden ağustosböceği,
kış gelip etrafı kar kapladığında, aç çaresiz kalıp karıncanın
kapısını çalar ve süklüm püklüm yardım dilenir ya.
İşte hepimize okullarda ezberlettikleri o ünlü öykü, sanırım
hatırlıyorsun, karıncanın şu sözleriyle bitiyordu:
“Ne yaptınız bütün yaz?
Söylediniz, çaldınız saz
Şimdi de dans edin biraz!”
Lafontaine’in öyküsü ağustosböceğinin bu işten acı bir ders alarak,
kös kös dönüp gitmesiyle noktalanır.
Bir de bu fablın modern bir versiyonu daha var. Karıncanın
Lafontaine’in belirttiği gibi, ağustosböceğini fena halde
terslemesinin üstünden zaman geçmiştir. Artık kış sonu
yaklaşmaktadır. Bir gün karıncanın kapısı çalınır. Karınca açar
bakar ki karşısında, bir Jaguar’dan inmiş sırtında kürk palto
ağustosböceği durmaktadır.
***
- Buyurun... der şaşkınlıkla karınca.
- Sana teşekkürlerimi sunmak için geldim sevgili komşum, diye
yanıtlar ağustosböceği.
- Hayrola, diye sorar yine karınca.
Ağustosböceği anlatır:
Karıncanın kendisine verdiği nasihata uymuş ve çalıp söyleyip dans
etmek üzere kendini Paris yollarına vurmuştur. Orada bir gece
kulübünde iş bulmuş, kısa sürede ünlü ve zengin bir rock şarkıcısı
olmuştur. Şimdi de kendisine bu aklı veren sevgili komşusuna
teşekküre gelmiştir. Ayrılmadan sorar:
- Paris’e dönüyorum sevgili komşum, benden bir istediğin var
mı?
- Var der, öfkeyle karınca ve ekler:
- Paris’te Lafontaine adlı bir herif var. Git onu bul ve de ki,
“karınca senin....!”
Son kriz sırasında, bütün yıl buzuki ile coşan, sirtaki ile raks
eden Yunanların lideriÇipras’ı ağustosböceğine,
hep çalışan üreten, ihraç eden Almanların
lideri Merkel’i de karıncaya benzetenler
oldu.