Türkiye’deki anayasa referandumundan uluslararası bir kriz
yaratmak için doğrusu büyük hüner gerekirdi. Maşallah, Türkiye’nin,
Almanya’nın ve Hollanda’nın “mahir!” politikacıları, müstesna
“ferasetleriyle!” tam bir kör dövüşü ortamı
yaratmışlardır.
Hiçbir tarafı haklı olmayan devletler arası bir kayıkçı kavgasıdır,
şu anda yaşanmakta olan.
Almanya’nın Türk bakanların kendi ülkesinde, siyasi toplantı
yapmasına izin vermemesiyle başlayan olay, Almanya’dan taştı,
Hollanda’ya bulaştı, birden tırmanan kriz ile ırkçılık doruğa
ulaştı.
Hollanda, Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun
uçağına iniş izni vermezken, Türkiye’nin Aile
Bakanı Fatma Betül Sayan
Kaya’yı, Rotterdam’da arabasına saatlerce hapsettikten
sonra, Türk toprağı sayılan Türk konsolosluğuna ulaşmasını
engelledi ve ardından da sınır dışı etti.
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Dışişleri Bakanı, Almanya ve
Hollanda’yı kınarlarken, bulundukları makama yakışmayan bir üslup
kullanmakta beis görmediler.
Türkiye’de Hollanda temsilcilikleri önünde gösteriler yapıldı,
İstanbul’daki Hollanda Konsolosluğu’na Türk bayrağı
çekildi.
Hollanda polisi son olayları ve onları kışkırtanların başında gelen
ırkçı Wilders’i protesto eden Türkler ve Türk
asıllı Hollandalılar üzerine atlı polisini ve köpeklerini vahşice
saldırttı.
***
Kriz, yatışmak şöyle dursun gittikçe tırmanıyor. Avusturya
Dışişleri Bakanı Kurz, “Türk
yetkililerin Avusturya’da herhangi bir kampanya etkinliğinde
bulunmalarına izin vermeyeceğiz, oradaki çatışmayı
ülkemize ithal etmek istemiyoruz.
Avusturya’ya gelmesinler” derken, Danimarka
Başbakanı Rasmussen, Türkiye
Başbakanı Yıldırım’ın 20 Mart’ta miting için
ülkesine gelmemesini istemiştir.
Bu hengâme arasında tek sağduyu sesi Fransız Dışişleri
Bakanı Jean MarcAyrault’un
şu sözleri olmuştur:
- Çavuşoğlu’nun Metz mitingi Fransız siyasetine müdahale unsuru
taşımadığından bu toplantıyı yasaklayacak gerekçe yoktur.
Aslında Fransız Dışişleri Bakanı’nın bu sağduyulu çıkışı, Almanya,
Hollanda, Avusturya, Danimarka yöneticilerine rehber olmalıydı. O
ülkenin siyasetine bir müdahale olmadığı sürece, Türk yetkililerin
mitinglerinin yasaklanması, ifade özgürlüğüne müdahale oluşturması
açısından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır.
Aslında kopan fırtınanın nedeni, tarafların hepsinin, olayları
kendi kısır siyasi hesaplarına alet etmeleridir.