Elli küsur yıl önce yaşadığım bir olayı anımsadıkça, hep
gülerim. Oysa, olayda gülecek bir yan yok.
Erkek egemen toplumun şaşkın ve sapkın kafa yapısının en güzel
örneklerinden biri olan olay sırasında, İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde öğrenciydim.
Sınıfın elitleri arasında sayılabilecek, birkaç arkadaş sohbet
ediyorduk. Laf döndü dolaştı, gruptaki dostlarımızdan birinin kız
arkadaşına geldi. Herkesin saygı ve sevgi duyduğu hanım arkadaş ile
ilgili takdirini gruptakilerden biri şöyle dile getirdi:
- Zaten kız dediğin, onun gibi erkek olmalı!
Bir iki kişi, söylemdeki çarpıklığı fark edip güldü. Ama çoğunluk,
söylenenleri yadırgamadı, çarpıklığın farkına varmadı.
Oysa kadını kadın olduğu için küçümsemek veya aşağılamak, ne kadar
utanılası bir çarpıklık ise onun takdir edilen, saygı duyulan
yanını da “erkekliğine” bağlamak, o kadar utanılası çarpık bir
davranıştı. Kadını kadın olduğu için aşağılamak gibi, hiç de
müstahak olmadığı halde “erkek” diye ululamak arasında ne fark var
ki?
Sonraki yıllarda erkek egemen toplumun hırtlarının, kadınlara nasıl
kurtulma mücadelesi yapacaklarının dersini vermeye kalkmalarına çok
tanık oldum.
İşin en garibi de kadınlara erkek doğruları üzerinden ders vermeye
kalkan “eşitlikçi” beylerin yadırganmaması ve çoğu zaman
kadınlardan ağızlarının paylarını almamalarıydı.
***
Kadın konusu dünyanın öte ucundaki bir maganda yüzünden, bir kez
daha gündeme geldi. ABD başkanlık yarışının pek hırt, bir o kadar
da maganda adayı CumhuriyetçiDonald Trump’ın,
kadınlar hakkındaki yakışıksız sözlerinin ortaya çıkması üzerine,
Demokrat
aday Hillary Clinton ile
aralarındaki farkın daha da açıldığı, ABD’nin ilk kadın başkan
adayının kasım ayındaki seçimleri kazanmasının neredeyse
kesinleştiği bildiriliyor.
Bugünden seçimlere, daha epey süre olduğu, siyasette bir günde bile
pek çok şey olabildiği göz önünde tutulunca, kesin konuşmak için
her ne kadar erken olduğunu söylemek mümkün ise de Trump’ın
kadınlara karşı tavrının kendisine epey pahalıya patladığını, bunun
da çok sevindirici olduğunu söylemek mümkün.
Gerçi, hödüklüğünü erdemi sanan Trump’ın bunlardan hiç ders
almadığı ve almayacağı da geçen gün Clinton ile çıktıkları son TV
programında , kendi hırtlığının etkisini hafifletmek için,
Hillary’yi kocası Bill’in
münasebetsizlikleriyle sıkıştırmaya kalkmasından da belli olmuştur
ama Amerika’nın kadının aşağılanmasına bigâne kalmayarak tepki
göstermesi yine de sevindirici oldu.
Önceki gün, bir dostuma bu konudaki memnuniyetimi anlatırken, bütün
sevincimi kursağımda bırakan bir soru ile karşılaştım:
- Peki ya aynı şey Türkiye’de yaşansaydı ne olurdu?