Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı üzerine patlak veren krizin nasıl çözüleceğine dair herhangi bir belirti yok. Şimdilik AKP’nin bu krizi, anayasa değişikliği konusunda bir fırsat olarak değerlendirmek istediği anlaşılıyor. İşin kritik noktası buradadır. Çünkü AKP kafa yapısı olarak çağdaş bir anayasa yapabilecek formasyonda değildir. AKP anayasayı devletin temel yasası olarak görür. Oysa anayasa zaman içinde gelişmiş bir kavramdır. Bir metnin anayasa olması için yurttaşın yükümlülüklerini sıralaması yetmez. O yasanın yurttaşa iktidar karşısında güvenceler de getirmesi gerekir. Anayasalar yurttaşların güvencelerini artırır, iktidarların değil. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin uygulaması dünyada milyonlarca insanın özgürlüğünden, canından olmasına yol açarken aynı dönemde bireyin temel hak ve özgürlüklerine kastedilen temel hak ihlallerinin büyük ölçüde devletten gelebileceğini göstermiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bu tehlike görülmüş ve anayasa hukuku devletin tehdit olarak belirdiği ihlallerin önlenmesi için yeni kavramlar getirmiştir. Anayasal denetim işte budur. AKP ise kutsal devlet anlayışıyla anayasaları devletlerin birey karşısındaki durumlarını güçlendirmekle sınırlı görmüştür.
***
AKP’nin düzenlediği anayasa metinleri temel hak ve özgürlükleri kabul ettikten ve bunların tanımını yaptıktan sonra “ama” diye başlayıp bunlara getirilen sınırlamaları belirtir. Böylelikle getirilen özgürlük sınırlanmış olur. Bu şekliyle AKP anayasacılığının eseri temel maddeler birer “amayasa” haline bürünmüş olur. Bu kafayla yapılan anayasa günün ihtiyaçlarına cevap veremez ve yurttaşa gerekli güvenceyi sağlayamaz. Nitekim bu defa da öyle olmuştur. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Can Atalay hakkındaki kararına uymamış ve üstelik bir de AYM’nin üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Anayasaya göre AYM’nin kararları herkesi bağlayıcı nitelikte olduğundan yapılması gereken buydu. Ama Yargıtay anayasanın açık hükmüne karşın AYM kararını tartışmaya açmış ve suç duyurusunda bulunmaya tevessül etmiştir.
Yargıtay bu tavrıyla anayasal bir suç işlemiştir. Eğer bu rejim
krizine bir çare bulmak isteniyorsa çözüm için bu kafayı
değiştirmek gerekmektedir. Yapılacak iş AYM kararını anayasaya
uygun olarak kabul etmektir. Bu yapılmadığı takdirde krizin hukuka
uygun çözümü mümkün olamayacaktır. AKP’nin ise tuttuğu yol krizi
yeni anayasa değişikliği için vesile olarak kullanmaktır.