12 Eylül 1980’de, darbe başarıya ulaşıyor, parlamento kapanıyor, anayasa rafa kalkıyor, hukuk ayaklar altına alınıyor, demokrasi uzak bir ihtimalden de öte masala dönüşüyordu.
Ve darağaçları kuruluyordu.
Karşı çıkıyorlardı:
- Yapmayın, idam çağdışıdır asmayın!
Devletin tepesinden cevap geliyordu:
- Asmayalım da besleyelim mi?
Darbeciler gidiyor, Meclis açılıyor, idam kalkıyor, seçim oluyor, bir daha... Bir daha... Bir daha...
Aradan 36 yıl geçiyor, Meclis bombalanıyor, sokaklarda tanklar, göklerde uçaklar... Bu defa darbe bastırılıyor ama darbe olsaydı ne olacak idiyse, onlar oluyor, yine de sokaklarda linçler yapılıyor, feryatlar yükseliyor:
- Darağaçları kuralım, keselim, asalım!
Karşı çıkıyorlar:
- Yapmayın idam çağdışıdır asmayın!
Devletin başından yanıt geliyor:
- Asmayalım da besleyelim mi?
Darbe kazansa da kaybetse de hep aynı zihniyet:
“Asmayalım da besleyelim mi?”
Yazık Türkiye için 36 yıldır, nafile dönmüş köhne dünya!
***
Tüm sorunlara “sallandıracaksın üç beş kişiyi, gör bak bir daha oluyor mu”zihniyetiyle yaklaşan Türkiye’de idamın, ısıtılıp ısıtılıp darbe kazansa da kaybetse de gündeme gelmesi şaşırtıcı değil.
Şaşırtıcı olan sokaktan yükselen ilk “hainlere ölüm!” çığlığında devletin hemen darağacını kurması.
Sokak istedi diye öldürmek, devletin cezalandırmasından çok linci çağrıştırıyor. Devlet adeta, sokağa şu çağrıyı yapıyor:
- Siz linç etmeyin! Bırakın, sabredin, ben öldürürüm! Ben intikamınızı alırım!
Çağdaş devlette intikam yoktur, çağdaş devlet sokağın kinine uymaz.
Çağdaş devlet intikam almaz, cezalandırır.