Cumhuriyet davasını görmekte olan İstanbul
27. Ağır Ceza Mahkemesi beş günlük duruşma sonunda, nihayet ara
kararını verdi, arkadaşlarımızdan yedisi tahliye olurken, beşinin
de tutukluluk halleri devam etti.
Hemen belirtmeliyim ki bu olayda, hukuken
açıklanabilecek hiçbir gelişme beklemediğim için, karar beni hiç
şaşırtmadı, herhangi bir başka karar da
şaşırtmayacaktı.
Ama kimileri haklı olarak
soruyor:
- Şimdi bu karar karşısında ne denebilir? Acaba
beş kişiyi içeride tutarken yedi kişiyi tahliye eden bu karara
bakıp
da “bardağın yarısı
daha doğrusu yüzde 71’i dolu, yüzde 29’u
boş” mu
diyeceğiz?
Tutukluluk halleri sürdürülen sanıklarla ilgili
kararı sert biçimde eleştirenlere “Yahu insaf
ama adamlar yedi kişiyi de tahliye
ettiler, kararın sanıkların yüzdeyetmişi için adil olan
yanını görmemek de haksızlık değil
mi” diyenlere ne yanıt
vereceğiz?
“Hiç de haksızlık değil, karar
baştan sona adil
değildir” yanıtı vermekte haklı olacağımızı
baştan söyleyeyim.
Yüzde yetmişi adil, yüzde otuzu gayrı adil bir
karar olmaz.
***
Pilav üstü yarım döner gibi, yarım adil bir
karar olamaz.
Adalet bir bütündür. Bir karar da ya tümüyle
adildir ya da hiç adil değildir.
Eğer biri hariç bütün sanıkların tutukluluk
hallerine son verilmiş olup da yalnız biri içeride tutulsaydı da
yine yargılamanın adil olup olmadığı konusundaki saptama
değişmeyecekti.
Yargının adil olup olmadığı kararların yönüne
değil, içeriklerine, hukuki gerekçelendirilme ölçütlerine, müsnet
suçların gerçekte sabit olduğunu saptayacak delillerle
kanıtlandırılıp kanıtlandırılmadıklarına, kararı veren yargıçların
yürütme veya hehangi bir başka güce bağımlı olup olmadığına yani
tarafsızlıklarına bağlıdır.
Bu ölçütlere uygunluk açısından bakıldığında,
Cumhuriyet davasında tutukluluk halleri devam eden arkadaşlarımız
hakkında verilen kararların hukuki dayanaklarının olmadığı veya
kararda açıklanmadığı (ikisi de aynı kapıya çıkar)
görülmektedir.
Tutukluluk hallerinin devamıyla ilgili olarak
ileri sürülen, artık alışılmış formalite formülü haline gelmiş
klişeler, AİHM’nin bu konuda aradığı ölçütlerden
yoksundur.
***
Ara karara bakıldığı zaman, tutukluluk
haline son verilenler ile tutukluluklarının devamına
hükmedilenlerin hangi ölçütlere göre ayrıldıklarını kestirmek
imkânı yoktur.
Örneğin hakkındaki gözaltı kararını
yurtdışındayken haber alınca onurlu bir davranışla, mahkeme önünde
hesap vermeye gelen Akın
Atalay’ın kaçma şüphesinden söz edilemeyeceğine göre hangi
ölçütlerle tutukluluğunun devamına karar verildiğini anlamak
imkânsızdır.