Dün Başbakan’ın tutukluluk ve akademisyenler bildirisi hakkında
söylediklerinin desteklenmesi gerektiğini, ama kimi sözlerinin de
vahim yanlışları yansıttığını, bu durumu da en iyisi, kendisinin
kafa karışıklığına vermek gerektiğini yazmıştım.
Eğer, Başbakan’ın anayasa, Anayasa Mahkemesi ve seçilmişler gibi
konulardaki yanlışları kişisel değerlendirmelerin ürünü olan
münferit olaylar olarak kalsaydı, fazla üzerinde durmak
gerekmeyebilirdi.
Gel gelelim, “seçildim, öyleyse milli iradeyim, demek ki,
her şeyi yapabilirim”zihniyetinin ürünü olan bu yanlışlar
yaşamımızı zehir ediyor, zaten yarım yamalak olan demokrasimiz de
böylece, tam bir tiraniye dönüşüyor.
Son yıllarda ne zaman biri çıkıp da uluorta, “milli irade”,
“ulusal egemenlik”, “seçilmişler” kavramlarını dile
getirse tüylerim diken diken oluyor ve “eyvah, diyorum,
bakalım bu defa altından ne çıkacak?”
Nitekim Başbakan da söz konusu konuşmasının bir yerinde yeni
anayasa ile ilgili olarak, “Egemenlik millet adına
seçilmiş organları aracılığıyla kullanılır” demiş, başka
bir yerde de “Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı
millet egemenliğini kullanmak değildir,olamaz da” diye
eklemiş.