New York’taki bölge mahkemesinde, ABD ile Türkiye daha doğrusu
Erdoğan iktidarı arasındaki bilek güreşi sürerken,
Washington’da Wilson Enstitüsü’nde bir konuşma yapan ABD Dışişleri
Bakanı Rex Tillerson, Ankara’ya yönelik çok ilginç
bir çağrıyı dile getiriyordu.
- Türkiye’den NATO müttefiki olarak, ittifakın ortak savunmasına
öncelik vermesini istiyoruz, diyen Tillerson ardından da
ekliyordu.
- İran ve Rusya, Türk halkına Batı ülkeleri camiasına üye olmanın
sağladığı ekonomik ve siyasi faydaları sunamaz.
Türkiye’nin ister ABD olsun, ister ABBatı ile ilişkilerinin en kötü
dönemini yaşadığı şu sıralarda Tillerson’un böyle bir çağrıda
bulunması doğrusu büyük cesaret.
İçinde bulunduğumuz dönemde, Türkiye’ye dönüp “Batı ile ilişki
senin yararına” demek kadar, herhangi bir Batı ülkesi veya
kuruluşuna dönüp, “Türkiye ile iyi ilişkileri sürdürmek ve ittifak
bağlarımızı güçlendirmek bizim yararımıza” diyebilmek de doğrusu
yürek ister.
Ama her şeye rağmen tartışılan ana ittifak ilişkileri ve dış
politikadaki temel tercihler olduğu zaman, güncel gerginliklerin
olumsuz etkisinden sıyrılarak, olaya yapısal açıdan yaklaşmakta
yarar var.
*** Osmanlı’nın son yüzyılında,
Türkiye Batı’nın etki alanında olmanın da ötesinde yarı sömürgesi
konumundaydı. Hemen belirtmek gerekir ki, o zaman Batı denince
anlaşılan Avrupa idi. Çarlık Rusya’sı karşısında varlığını ve
bekasını yıllar boyu Avrupa ile ilişkilerinde dengelerdeki
perendeler sayesinde koruyan Türkiye, Batı’ya karşı verdiği
Kurtuluş Savaşı’nın ardından gelen Cumhuriyet’te de tercihini ve
yönelişini Batı’dan yana kullandı.
Bu “Batıcı” olmaktan çok “Batıl...