Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan cumartesi günü DEİK toplantısında yaptığı
konuşmada şu çok ünlü dizeyi bir kez daha tekrarlamış:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır Toprak eğer
uğrunda ölen varsa vatandır.”
Son dönemlerde Tayyip Bey bu dizeyi dilinden düşürmez
oldu.
Mithat Cemal Kuntay’ın 1938 yılında yazdığı bu
dizeler, küçük bir çocukken ezberimde yer etmiş, pek severek,
göğsüm kabararak terennüm ettiğimi anımsarım. O zamanlar bana çok
etkileyici, çok da makul gelmişti. Anlamını derinliğine
sorgulamadım. Hamaset, zaten sorgulayıcı değildir.
Zamanla, büyüdükçe, okuyup öğrendikçe, söylenenleri sorgulayıcı
aklın mihenk taşına vurdukça, dizelerin havı dökülmeye, içinde
söylenenler sararıp, solmaya başladı.
Bayrak kan, vatan ölümle yüceltilemezdi.
Kan ve ölümün de ötesinde bayrağı bayrak, toprağı vatan yapan başka
şeyler olmalıydı.
Bayrakları bayrak yapan, salt üstündeki kan olsaydı, o bayrak
nefret, kin ve intikam bayrağı olurdu.
Ve eğer toprağı vatana çeviren öğe salt uğrunda ölenler olsaydı,
orası ölümün vatanı haline gelirdi.
Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Günümüzde burnumuzun dibinde
gelişip, bizi de tehdit eden olaylara bir göz atalım.
***
Suriye’ye şöyle bir bakalım:
Ülke kan gölü halinde, tam bir harabe.
Yukarıdaki dizelere bakarsan, şu anda Suriye bayrağından daha çok
bayraklığı hak eden bayrak, Suriye toprağından daha fazla vatan
tanımlamasına layık olan toprak olmaması gerekir.