Doğrusu komşusunu kan ve ateşe boğarak hem Suriye’yi hem de ülkesi Türkiye’yi felaket çukuruna düşüren AKP ve lideri Erdoğan’a Nobel Barış Ödülü verilmesini önermek için yürek gerekirdi. Abdulkadir Selvi geçen gün Hürriyet’teki köşesinde bunu becerdi ve Rusya Ukrayna savaşındaki arabulucu rolü dolayısıyla AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesini önerdi.
Nobel Barış Ödülleri siyasetçilere verildiği için doğası gereği, çok tartışılmştır. En büyük tartışma Pax Americana’nın büyük hizmetkârlarından Henry Kissinger ile ilgili olmuştu.
Kissinger’ın Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmesi, ödülün ciddiyetine gölge düşürmüştür. Oysa bir zamanlar, bu konuda hiç değilse bazı ölçütler açısından dikkatli davranılırdı. Örneğin, İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin yenilmelerine büyük katkısı olan Churchill’e Nobel Ödülü vermek için çok uğraşılmıştı. Evet, Churchill Hitler’in yenilmesine büyük katkıda bulunmuştu ama bu rolü onun savaşçı kimliğini öne çıkarmaktaydı. Zaten Nobel komitesi de barış politikası yüzünden Sir Winston tarafından büyük eleştirilere uğrayan Chamberlain’ın, Hitler’in aleti olan barış politikasını ödüllendirdikten sonra nasıl çark edecekti ki?
Nihayet formül 1953 yılında anılarını yayımlayan Churchill’e de Nobel Edebiyat Ödülü verilerek bulundu. Sir Winston da tıpkı hiç hoşlanmadığı büyük Fransız devlet adamı General De Gaulle gibi bir dil üstadı olduğundan kimse bu seçime itiraz edemedi.
Abdulkadir Selvi’nin önerisi ciddiye alınarak, Suriye politikası birçok soruna, acıya, ölüme ve sosyal kargaşaya yol açan AKP’nin genel başkanına, bu ortamda Nobel Barış Ödülü verilmesi düşünülemez. Ama artık 2022 sonbaharında bir erken seçimin kaçınılmaz görüldüğü dönemde, AKP Genel Başkanı’nın şapkadan tavşan çıkarmaya şiddetle ihtiyacı vardır.