25 Kasım tarihli Hürriyet’in 25.
sayfasında Ertuğrul
Özkök’ün “Ne Güzel Geceydi O Ne Güzel
Bir Umuttu” yazısını okuyunca, hayretten küçük dilimi
yutayazdım.
Özkök bu yazısında, 3 Ekim 2005 günü başlayan Türkiye - AB üyelik
müzakerelerinin önünün açılmasından bütün Türkiyen’in, hatta
Türkiye’nin komşularının duyduklarını ileri sürdüğü sevinci, nasıl
paylaştığını anlatıyor.
Özkök yazısında sevinç gecesi olarak nitelediği ama tarihini
vermediği gece sırasında Abdullah Gül’ün
hepimizin başbakanı olduğunu, Tayyip
Erdoğan’ın da AKP Genel Başkanı olarak, AB üyeliği
konusundaki ısrarı ile hepimizin gönlünde taht kurduğunu
söylüyor.
Yazıda “büyük sevinç gecesi!”nin tarihi verilmediği için
müzakere sürecinin başladığı 3 Ekim 2005’in mi, yoksa Avrupa
Parlamentosu’nun Türkiye ile üyelik sürecini olumlu karşılayan
önergeyi büyük çoğunlukla onayladığı, parlamenterlerin,
ellerindeki “Yes” “Oui” “Ja”, “Si”, “Evet” yazılı
pankartları kameralara sallayarak, gösteri yaptığı günün gecesi mi,
ya da AB ile Başbakan Erdoğan başkanlığındaki Türk heyetinin
müzakere süresinin başlaması konusunda anlaşmaya vardıkları 17
Aralık 2004 gecesi mi kastediliyor belli değil.
Ama yazar bütün ülkenin Brüksel’den gelen haberi beklediğinden söz
ettiğine göre, 17 Aralık 2004’ü kastediyor olsa gerek.
***
Hemen belirtmek isterim ki, bu olaylardan hangisini kastediyor
olursa olsun, o sıralarda Abdullah Gül’ün başbakanlık dönemi sona
ermişti ve Başbakan Tayyip Erdoğan idi.
Ertuğrul Özkök’ün belleğinin azizliğine kurban gitmesinin sonucu
olan yanlışının pek önemli olmadığı söylenebilir.
Ama, uzun süre Hürriyet’i yönetmek gibi önemli görevlerde bulunmuş
yılların gazetecisi Ertuğrul Özkök’ün Türk halkının kandırılmasını
amaçlayan bir algı operasyonunu bu kadar kolayca yutup onun bir
parçası haline gelmiş olması son derece vahimdir.