CHP’nin 35. olağan kurultayı toplandı. SHP olduğu dönemler de
dahil olmak üzere, bir zamanlar “aslan sosyal
demokratların örgütü”, kurultay partisi olarak anılırdı. Ardı
arkası kesilmez genel başkanlık seçimlerinin sucuk ekmek, tükürük
köfte, kokoreç kokulu kurultaylarını anımsıyorum. Heyecan dorukta
olurdu.
Heyecanın bu kadar yüksek olmasının nedeni de, belirttiğim gibi,
ardı arkası kesilmez genel başkanlık seçimleriydi.
Yıllardır sandık başarısı görememiş olan partide tıkanıklığa çare
olarak, kolaycı bir yöntem ile genel başkan değişikliği
önerilirdi.
Doğrusu, bir zamanlar bu görüş oldukça yaygınlaşmıştı.
Nitekim Deniz Bey’in ani gidişi
ve Kılıçdaroğlu’nun gelişi partide, sonradan
gerçekleşmeyen, büyük umutlar doğurmuştu.
Ama Deniz Bey’in gitmesi ve Kemal Bey’in gelmesi örgütü sıkışıp
kaldığı yüzde 25 bandından kurtaramadı.
Bu olgu da en azından, sorunun genel başkanların kişiliklerinden
kaynaklanmadığının anlaşılmasına yaradı, hiç değilse bazı kişiler
tarafından...
Bu yüzdendir ki, 35. kurultayda genel başkanlık yarışı olmadı, daha
doğrusuMustafa Balbay gerekli sayıda imzayı
toplayamadığı için Kılıçdaroğlu rakipsiz genel başkan olarak
kaldı.
İyi de oldu.
***
“Gitti Deniz Bey, geldi Kemal Bey” ile sağlanamayan
sıçrama “gitti Kemal Bey geldi Mustafa Bey” ile de
sağlanabilecek değildi.
CHP’nin adam değişikliğinden çok, örgütlenme modeli değişikliğine
ihtiyacı vardır ki bana da sanki bu gerçek artık görülmüş gibi
geliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkmaya hazırlanan
Balbay’ın “Üç Y” formülüyle özetlediği yeni örgütlenme
modelinin gerekliliği partinin ağır toplarından Ali
Topuztarafından da dile getiriliyor. Parti yönetiminin üst
kademelerinde büyük çapta yenilemelerle birlikte önseçimi daha da
kurumsallaştıran tüzük değişikliğini de gerçekleştiren CHP, yeni
dönemde, bir tür topyekûn seferberliği içeren, sorunların tabandan
katılımcı yöntemlerle, yerel bazdan başlayarak tartışıldığı, yapısı
gereği liyakat esasına dayalı yeni örgütlenme modelini yaşama
geçirmek için son şansını kullanmak konumundadır.
Tabii yeni örgütlenme modelinin anlamlı bir işlerlik kazanması,
yeni modelin önkoşulu olan üye kayıtlarının yenilenmesi ve
şeffaflaşması (ki bu alanda bir ölçüde yol alınmıştır) ile birlikte
partinin içinde bulunduğu kimlik bunalımından kurtulması ve kim
olduğu, hangi değerleri savunduğu, nasıl bir yeni Türkiye öngördüğü
konusunun zihinlerde berraklaşması zorunludur.