CHP’nin 36. olağan kurultayı 3-4 Şubat’ta toplanacak. CHP’nin
ana muhalefet konumu ve önümüzdeki seçimlerde potansiyel oy oranını
da aşması olası etkisi dolayısıyla kurultaya kadar geçecek sürede
dikkatler büyük ölçüde Cumhuriyetin kurucusu parti üzerinde
yoğunlaşacak. Daha eski İstabul Barosu Başkanı Ümit
Kocasakal’ın CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını
açıklamasından önce de Canan Kaftancıoğlu’nun
İstanbul İl Başkanlığı’na seçilmesiyle, CHP tartışma gündeminin ön
sıralarına oturmuştu.
Ardından Kocasakal’ın adaylığını açıklaması, hemen sonrasında,
artık gedikli genel başkanlık adayı haline gelmiş olan
Muharrem İnce’nin yarışta var olduğunu pek yakında
deklare edeceği söylentisi CHP’de “kim” tartışmasının yeniden
alevlenmesine neden oldu.
Zaten CHP’de, klasik “ne yapmalı” sorusu yerini, yıllar var ki,
yanlış olan “kim yapar” sorusuna bırakmıştır.
Oysa çağdaş partilerde, hele hele sosyal demokratlarda kurultaylar,
“ne yapmalı” arayışına, iyi hazırlanmış, tabandan iyi örgütlenerek
gelmiş yanıt arama, program forumlarına dönüşmüşlerdir.
Demokratik yapının gereği de, kişi arayışından çok, çare arayışını
önceleyen davranışı kaçınılmaz kılar.
*** İlk bakışta şaşırtıcıda görünse
de, CHP’de liderlerin yerlerinin tartışmasız olduğu tek parti
dönemlerindeki kurultaylar bu nitelikte, yeni arayış forumları
idiler.
Öyle olması da doğaldır. Ne yapacağınıza karar vermeden, onu
kiminle yapacağınızı araştırmak, arabayı atın önüne koymak olmuyor
mu?
Ne yapacağını bilmeyen bir kuruluş, bilmediğini kiminle yapacağına
kitlenip kalırsa, nasıl sağlıklı bir gelişmenin hem ürünü hem de
motoru olabilir...