Köşesini sektirmeden okumaya özen gösterdiğim Ege
Cansen, pazar günkü Sözcü’deki, “Mitingler Diyarbakır’da
yapılabilseydi” başlıklı yazısında, çözüm süreci ile ilgili olarak
düşündürücü noktalara değiniyor.
Yazının bir yerinde “Şu sırada zihnimi en fazla meşgul
eden şey, millet olarak hemen her konuda gerçekleri
kabul etmekten sürekli olarak kaçmamızdır” diyen Cansen, “KCK-
PKK sözcüsü Karasu’nun TC’yi yabancı
arabulucular gözetiminde KCK=PKK ile müzakere masasına
çağırması bir savaş taktiğidir. Çözüme hiç katkısı olmaz”
görüşünü de ileri sürdükten sonra şu ilginç öneriyi
yapıyor:
“KCK-PKK ve HDP’nin ileri gelenleri kendi aralarında bir
toplansınlar, sabahlara kadar konuşup, bir çözümde son
bir resmi karara bağlansınlar buna da Kürt manifestosu
desinler. İsteklerini metin içinde tek bir defa dahi,
özgürce, insanca, hakça gibi propaganda kelimesi
kullanmadan somut öneriler şeklinde madde maddeaçıklasınlar.
Özellikle yerel yönetim ve güvenlik, kamu maliyesi,
adalet, eğitim konularındaki taleplerini açık ve net
sıralasınlar. TC vatandaşı da Kürtmanifestosunu okusun. Barış
istiyorum sahtekârlığını bırakıp, tavrını ona
görebelirlesin.”
***
Yazı çok önemli bir gerçeğe değiniyordu:
Çözüm sürecini desteklediğini söyleyenlerin çoğu, aslında neyin ne
olduğunun tam da farkında değillerdi.
- Barışçıl çözüm derken ne amaçlanıyordu?