Arkadaşlarımız Akın Atalay, MuratSabuncu, Kadri
Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik,
Bülent Utku, M. Kemal Güngör parmaklıklar ardındaki
yüzüncü günlerini yaşıyorlar şu anda. Ahmet
Şık da 39 gündür aynı yerde tutuklu.
Çevremden hep aynı soru geliyor:
-Bunlar neden içerideler?
-Çok uzun, 93 yıllık bir öykü diyorum.
Son Osmanlı Meclisi Mebusanı’nın üyesiyken İstanbul’un işgali
üzerine Ankara’ya kaçıp Mustafa Kemal’e
katılarak, gazetesi Yeni Gün’ün yayınını Ankara’da sürdürürken Gazi
Meclis’in 1. Grup denen grubunda Mustafa Kemal’in yakını olarak
görev alan Yunus Nadi, 93 yıl önce,
gazetesini yeniden İstanbul’da yayımlamak niyetini Mustafa Kemal
Paşa’ya söyler.
Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanmış, Cumhuriyet ilan edilmiş, 3
Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Yasası ile laikliğin temelleri
atılmıştır. Bu ortamda Mustafa Kemal, İstanbul’da çıkacak olan
gazetenin işlevinin Cumhuriyeti koruyup savunmak olması gerektiğini
vurgular ve adının da Cumhuriyet olmasını ister.
Yunus Nadi, Cumhuriyet’in ilan edildiğini ve artık geri dönülmez
bir olgu olduğunu söylerse de Mustafa Kemal, “Cumhuriyet’in
daha çok korunup, savunmaya ihtiyacı” olduğunu belirterek,
önerisinde direnir.
***
Mustafa Kemal haklıdır. Devrimler öyle bir kez kazanıldıktan
sonra kulağının üstüne yatarak sürdürülmez, onların sürekli korunup
kollanılması, sürekli olarak yeniden kazanılması gerekir.
Yunus Nadi, Mustafa Kemal’in mesajını almıştır.
Gazete 7 Mayıs 1924 günü İstanbul’da Cumhuriyet adıyla yayımlanmaya
başlar.
O gündür, bugündür o işlev sürmektedir.
Yüz gündür demir parmaklıklar ardında olan arkadaşlarımız ve
tutukluluğunun 39. gününü yaşayan Ahmet Şık, bu görevin Silivri
nöbetini tutuyorlar şu anda.
Cumhuriyet kurulalı 93 yılı aşmış bulunuyor ve Cumhuriyet yüzüncü
yılına doğru yol alırken, onu koruyup savunma işlevi gittikçe daha
önemli ve daha zorlu oluyor.