15 Temmuz’daki şenliği doğru
değerlendirmeliyiz. Resmi açıklamalara kulak vererek, demokrasi
nöbetlerine bakarak, onun bir demokrasi şenliği olduğu sonucuna
varırsak, bir aldanmanın veya aldatmacanın ortağı olmaktan öteye
geçemeyiz.
Kuvvetler ayrılığının çoktan can verdiği,
bağımsız yargı söyleminin kaba bir şaka olduğu, binlerce insanın
sorgusuz sualsiz, kapının önüne konulduğu ve açlığa, beyaz ölüme
mahkûm edildiği, hapishanelerin gazetecilerle, gazetelerin,
medyanın “haklısınız, nasıl tensip
buyurursanız efendim”cilerle dolup taştığı bir ülkede
demokrasi yoktur ki, onun nöbeti
tutulabilsin!..
Yok olanın nöbetinin tutulması da korunması da
elbette ki düşünülemez.
Peki ama yine de bir şeyler olmuştu, 15 Temmuz
2016’da.
Herhalde sokaklara çıkan tanklar, halkın
üzerine ateş açılması, havalanan uçaklar, kapatılan köprüler, bütün
bunlar hayal değillerdi, gerçekten
yaşanmışlardı.
Peki, ne olmuştu 15 Temmuz 2016
da?
2016’da, laik demokratik bir hukuk devleti
fikrine ve uygulamasına karşı olan, Allah adını kullanarak aslında
kendi adına hükmetmeyi amaçlayan tek adamın iktidara gelişinin
önünü açmak amacıyla bir darbe girişiminde bulunulmuş ve bu
girişim, gerek TSK’nin çoğunluğu, gerek siyasi iktidarın, gerekse
sivil kamuoyunun karşı koymalarıyla engellenmişti.
***
15 Temmuz çok önemli bir
tarihti.
Çünkü 15 Temmuz’da, artık darbeler döneminin
bitmiş olduğu tescil edilmişti.
Ama birkaç gün sonra, 20 Temmuz 2016’da OHAL’in
ilanı üzerine açıkça anlaşılacaktı ki, darbeler döneminin bitmiş
olması, demokrasinin kendisine yönelik tehditlerden kurtulması ve
yaşama geçmesi sonucunu
doğurmayacaktı.
Tabii burada söz konusu edilen, toplumun
yakından tanıdığı, acılarını birden çok kez yaşadığı askeri darbe
idi.