“Demokrasi nöbetleri” bugün Yenikapı’da CHP Genel
Başkanı Kılıçdaroğlu’nun da katılacağı büyük
mitingle sona eriyor. İyi de oluyor, çünkü arada aşırılıkların,
sataşmaların, saldırıların da görüldüğü bu gösterileri durdurmanın
zamanı gelmişti. Kendi gibi olmayana yaşam hakkı tanımayanların
hatırı sayılır bir orana eriştiği toplumlarda, zincirlerinden
boşanmış kitlelerin sokaklara salıverilmesi, alanlara davet
edilmesi, kolayca zıvanadan çıkabilecek kalabalıkların,
denetlenmesi çok güç davranışları yüzünden bindirilmiş kıtaların
kendileri gibi olmayanları sindirme saldırılarına dönüşebilir,
sokağa davet çıkaranın kimi zaman sokağı kontrol etmesi
imkânsızlaşabilir.
Ayrıca kabul etmek gerekir ki, OHAL ile parlamento ve yasa
denetiminin saf dışı bırakıldığı bir ortamda, meydanlara toplanan,
sucuk- ekmek, sıcak börek ikramı yapılmış kalabalıklara bayraklar
sallatarak, nutuklar atarak, türküler söyleterek demokrasiyi
korumak, biraz fazla kendine özgü oluyor.
Bunun yerine demokratik denetim mekanizmalarının bir an önce
işlerlik kazanması daha iyi olacaktır.
Yine de darbe girişimine karşı durarak, onun akim kalmasını
sağlayan halk şenliği hak etmiştir, ne kadar sevinse ve de tepinse
azdır.
***
Bu noktada biraz durup düşünmek ve de “Sezar’ın hakkını
Sezar’a vermek”zorundayız. Evet, darbe halkın karşı çıkmasıyla
önlenmiştir. Bu noktayı teslim etmek gerek. Ama yine yadsınamayacak
bir gerçek daha var ki, o da girişimin başarıya erişmeme
nedenlerinden biri de TSK’nin önemli bir bölümünün katılmaması ve
karşı çıkmasıdır. Bu faktör de, girişimin akim kalmasında rol
oynamıştır.
Hem halkın hem ordunun hakkını teslim edelim ve düşünmeyi
sürdürelim:
Halk darbeye karşı çıkarak, başarısızlıkla sonuçlanmasına neden
olmuş, meşru olmadığını da ilan etmiştir.
Biraz düşününce olayın çok da yeni olmayıp bilinen şu olgunun
teyidi olduğunu görürüz:
Türkiye’de halkın desteği olmadan hiçbir darbe başarıya erişemez,
erişememiştir.
27 Mayıs’ı düşünün! Tankların üstünde yine salkım saçak insanlar
vardı. Ama o defa köstek değil, destek olmak için vardı.
Talat Aydemir’in darbecilerin idamı ile sonlanan
girişiminde ise halktan kimsenin desteği yoktu.
12 Eylül 1980 sabahını düşünün! O gün darbenin
lideri Kenan Evren, tarihimizde kimseye nasip
olmamış ölçüde büyük bir halk desteğine mazhar olmuştu.
Daha sonraları da Kenan Paşa hatırı sayılır bir süre halk desteğini
korumuştu.
Demek ki, 15 Temmuz günü darbeyi canı pahasına engelleyen halkın,
başka zamanlarda darbeleri destekleyip başarıya ulaştırdığı da
görülmüştü.
Demek ki, bu durum göz önünde bulundurulunca darbelerin tek nedeni
askeri vesayet olarak açıklanamaz. Geçmiş darbelerin çoğunda halk
desteği de mevcuttur.