Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Strasbourg’da önceki gün
yaptığı toplantıda, Türkiye’yi 13 yıl sonra bir kez daha
denetlemeye almış bulunuyor. 45 ret ve 12 çekimsere karşılık 145
oyla alınan kararın ertelenmesini bekleyenlerin umutları boşa
çıkmıştır. Herhangi bir erteleme kararının çıkmamasının nedeni
Haziran 2016’dan bu yana 3 genel kurulda demokratik taleplerinin
karşılanması yolunda adım atacağı vaadinde bulunan AKP iktidarının
bu doğrultuda hiçbir şey yapmamış olmasıdır.
Parlamenterler Meclisi’nin HDP’li üyeleri Türkiye’nin denetlemeye
alınması yönünde oy kullanmışlardır.
Bu davranışın demokrasiden yana saf tutan bir tavır olduğunu kabul
etmek gerek.
Çağımızda, kendi ülkesinin iktidarının demokrasi ve insan haklarını
çiğneyen icraatlarına, ulusal dayanışma adına sahip çıkmak,
yurtseverlik değil, şovenizmdir.
Demokrasilerin ve demokratların, yurtseverlik ile şovenizmin
karıştırılmasına tahammülleri olmadığı gibi, HDP’lilerin
davranışlarının da ayıplanacak, kınanacak bir yanı yoktur.
Utanması ve kınanması gerekenler, davranışlarıyla Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin politikasını demokrasi ile temel hak ve
özgürlükler talepleriyle ters düşürenlerdir.
***
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Türkiye
Cumhuriyeti’nde iktidarın dizginlerini ellerinde tutanlardan
talebi, OHAL’in mümkün olduğu kadar çabuk kaldırılması, OHAL ile
doğrudan ilişkili olmadıkça KHK çıkarılmasına son verilmesi,
KHK’ler ile toplu halde kamu görevlerinde işten çıkarılmalara son
verilmesi, yargılanmayı bekleyen tüm parlamenterlerin serbest
bırakılması, yargılanmayı bekleyen tüm gazetecilerin ve aydınların
serbest bırakılması, OHAL Araştırma Komisyonu’nun kurulması ve adil
yargının garanti altına alınması, AKPM kararları ve Venedik
Komisyonu tavsiyeleri ışığında ifade özgürlüğünü iyileştirecek
adımların acilen atılması, referandumun meşruiyeti konusundaki
kuşkular giderecek, AKPM ve Venedik Komisyonu standartları
doğrultusunda ifade özgürlüğünü iyileştirecek adımların atılması
gibi hususları kapsıyor.
Hepsi demokratik ölçütlerin uygulanması anlamını taşıyan bu
hususlar, Türk halkının çoğunluğunun da talepleridir aynı
zamanda.
Hiçbir demokratik devletin hiçbir organı bu tür taleplere neden
karşı çıktığını inandırıcı biçimde açıklayamaz.
***
Nitekim, Assamblenin kararından sonra Ankara’dan gelen
açıklamalar da, taleplere neden karşı olunduğunu belirtmemekte,
yalnızca genelde Avrupa’yı, özelde de AKPM’yi suçlamakla
yetinmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada, kararın tamamen siyasi
olduğunu ve tanımadıklarını açıklamıştır.
Avrupa Konseyi, üyelerinin demokrasinin ve hukukun temel ilkelerine
sadık olan, bu hususlarda ihlallere göz yummama politikasında
birleşmiş olan ülkelerin oluşturduğu bir birliktir, Parlamenterler
Meclisi’nin hukukun ve demokrasinin temel ilkelerine uymayanlara
göz yummama yönündeki politik kararının neresinin neden
eleştirildiğini anlamak mümkün değildir.
Kararın tanınmamasına gelince: AKPM, Anayasa Mahkemesi değildir ki,
boynu Beştepe karşısında kıldan ince olsun! AKP iktidarı kararı
tanımaz, gereğini yapmaz ise yeni kararlar ve yeni yaptırımlar, 25
Nisan kararlarını izleyecektir.
Dışişleri ise, kararı İslamofobiyi de körükleyen siyasi bir
operasyon olarak niteleyerek kınamakta ve ilişkilerin gözden
geçirileceği uyarısını da unutmamaktadır.