Kuvvetler ayrılığına tümden son verecek, yasama, yürütme ve
yargının yetkilerinin cumhurbaşkanının elinde toplanmasını
sağlayacak olan anayasa değişikliği önerisi Meclis’ten,
halkoylamasına gidilmesini zorunlu kılacak bir çoğunlukla, geçecek
görünüyor.
Eğer anayasanın amir hükmüne uyulup da gerçekten gizli oylama
yapılabilmiş olsaydı, değişikliğin geçmemesi olasılığı vardı. Ama
milletvekillerinin özgür iradelerinin baskı altına alınmasıyla bu
olasılık ortadan kaldırılmıştır. Değişiklikle önerilen sistemin
bildiğimiz klasik başkanlık sistemleriyle uzaktan yakından bir
ilişkisi yok.
Aslında getirilmekte olan ve 29 Ekim 1923’te temeli atılan T.C.’ye
son verecek olan kendine özgü “Reis sistemi”dir.
Reis sistemi
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın
bünyesine uygun biçilmiş giysi gibidir.
***
Bu kişiye özel biçilmiş giysinin, herhangi bir beklenmedik
nedenle bir başkasına kısmet olması halinde ne olacağını kestirmek
için, 1982 Anayasası’na Kenan Bey için
özel olarak konmuş yetkilerin Tayyip Bey’in eline geçince ne
olduğuna bakmak yeterlidir.
Anayasa değişikliğinin halk tarafından kabulü halinde, Türkiye’de
uygulamada değişiklik olmayacağını, olacak olanın fiilen yürümekte
olan durumun, hukuken adının konarak tescilinden ibaret kalacağını
söylemek daha doğrudur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin adının konduğu tarihi 29 Ekim 1923 günkü
oturumda TBMM kürsüsüne çıkan bu gazetenin
kurucusu Yunus Nadi,
yüce Meclis’in vereceği kararın zaten uygulanmakta olan sistemin
adının konmasından ibaret olduğunu söylüyordu.
Bu kez de durum aynıdır.
Reis sistemi iki buçuk yıldır zaten fiilen yürürlüktedir.
Öyle görünüyor ki, bu hafta TBMM’de 330’u aşacak olan evet oyu ile
rejimin resmen tescili konusunda son söz halka kalacaktır. Eğer,
orada da “evet” oyları yüzde elli artı birin üstünde
çıkarsa fiili reis rejimi resmiyet kazanacaktır.
***