Yeni dönem başladı. Hayırlı olsun! Yeni dönemin gereklerini
yerine getirmek üzere yasalar, tüzükler düzenlemeler değişti,
gerekli yerlere gereken atamalar yapıldı, eski rejimden yeni rejime
geçer ayak, atamalardan önce gerekli görülen son “atmalar” da
yapıldı. Son olarak bir kalemde 18 bin kişi işten atıldı, içeri
atılanların sayısı ise gün be gün değişiyor. Bildiğim son olarak
Tayyip Erdoğan ile ilgili karikatürlü pankart
taşıyan dört ODTÜ öğrencisi atıldı içeri.
Bütün her şey tamam da bir tek nokta açıklığa kavuşmadı. Sınırsız
yeni yetkileriyle Devlet Başkanlığı makamını ve rejimi nasıl
adlandıracağız.
Cumhurbaşkanı desek o parlamanter rejimlere özgü, yetkileri biraz
da sembolik olan, asıl işlevi ülkenin birliği ve bütünlüğünü temsil
ile devletin organlarının uyumlu çalışmasını sağlamak olan bir
makam. Yürütmenin başı değil.
Oysa şimdiki Devlet Başkanı yürütmenin başı.
O zaman akla Tayyip Bey’in de önerdiği gibi “Başkan” sıfatı
geliyor.
Ama biraz düşününce onun da durumu tam olarak belirtmeye
yetmediğini göreceğiz. Çünkü ABD örneğinde görüldüğü gibi,
“Başkanlık Sistemi”nin başındaki kişiye Başkan deniyor.
*** Oysa bizdeki sistem açıkça ifade
edildiği üzere artık parlamenter olmadığı gibi ne türden olursa
olsun, “Başkanlık” sistemleriyle bile uzaktan yakından ilgisi
olmayan kendine özgü bir uygulamadır.
Demokrasinin temeli kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Sistem ister
parlamenter olsun, ister Başkanlık, bu kural geçerlidir.
Ülkemiz insanlarında “seçimle gelen kral” çağırışımı yapan
“Başkanlık” sistemlerinde de yasama, yürütme ve yargı erkleri güdüm
altında olmayıp, he...