Milliyet gazetesinin yeraltı dünyasının önde gelen isimlerinden
Sedat Peker’e ödül verdiği haberinin tartışıldığı 26 Mayıs 2017
akşamı Akatlar Kültür Merkezi’nde Zeynep Oral’a saygı gecesi
düzenlenmişti.
Fazıl Say ile başlayan gece, birçok değerli sanatçı ve gazetecinin
katılımıyla sürdü ve gazetemiz yazarlarından Mine Kırıkkanat’tan
hemen sonra Zeynep’in torununun babaannesi hakkında kaleme aldığı
metni okumasıyla noktalandı.
Acı tanıklıklarla dolu, her anı çalışma ve mücadeleyle geçmiş
başarılı bir yaşamın çeşitli yönlerini ortak anılarla bezeyerek
dile getirdiler, geceye katılan gazeteciler, yazarlar ve seçkin
sanatçılar.
Cuma gecesi şu anda yedi torun sahibi olan Zeynep Oral’ın hâlâ genç
kalmasının sırrını da birden keşfettim:
Zeynep çalışmaktan, uğraşmaktan, amaçları peşinde koşmaktan
yaşlanmaya vakit bulamamıştı.
Büyüyemeden ihtiyarlayanların tersine, Zeynep olarak yaşlanmadan
yaşayıp gidecekti.
Ama bu yazı bunu değil, başka bir gerçeği vurgulamak amacıyla
yazılıyor.
Zeynep Oral, tıpkı Uğur Mumcu gibi geride bırakmaya çalıştığımız
güç günlerde gerekliliği daha da çok hissedilen türden bir
insan.
***
Evet, gerçekten şu sıralarda kendini her şeyden sorumlu
hisseden, haksızlık karşısında tarafsızlığın zulme, baskı
karşısında sessizliğin faşizme ortaklık olduğunun bilincine varmış
insanlara, her zamankinden fazla ihtiyaç var.
Araştırmacı gazeteciliğinin, seçkin hukukçuluğunun, zekâ,
duyarlılık ve mizahla bezenmiş yazarlığının yanı sıra, insan olarak
Uğur Mumcu böyle bir kişiydi.
Zeynep Oral da öyle bir insan.
Barış Derneği davasından tutuklu olarak yargılanan arkadaşlarımla
birlikte, bu olguyu, desteğe, sevgiye en fazla ihtiyaç duyduğumuz
karanlık günlerde yaşayarak gördüm.
Davanın duruşmaları, koca bir spor salonunda yapılmaktaydı.
Ve ne zaman duruşmaya gitsek, yakınlarımızın yanı sıra, Zeynep Oral
boş tribünlerde yerini almış olurdu.
Dönem, korkunun kol gezdiği, DİSK’in lideri Abdullah Baştürk’ün
proletaryanın savunmasını tek başına boş tribünler önünde yaptığı,
sonradan vesayeti tasfiye bahanesiyle askerisine rahmet okutacak
sivil darbenin yürütücüleriyle ittifak yapıp, esip küfürdüklerinde
mangalda kül bırakmayanların sütre ardına sindiği dönemdi.
Tribünde tek başına oturan Zeynep Oral’a ne zaman gözüm ilişse,
orada bir “barış meleği” görürdüm.
O günlerde baskı vardı, zulüm vardı, işkence vardı, Kenan Evren
vardı.
Ama o günlerde “barış meleği” Zeynep de vardı.