Artık akademisyenler ikiyi ayrılıyorlar: Cici akademisyenler,
kaka akademisyenler.
Cici akademisyenlere “ak–ademisyen”, kaka akademisyenlere
de “kaka-demisyen”diyorlar. Bu sonunculara
kimilerinin “lümpen” dediği de oluyor. Uyumuyor ama uysa
da deniyor uymasa da...
Geçen gün TV’deki bir tartışma programında,
öz “ak-ademisyen”lerden
biri, TayyipBey’e, Kılıçdaroğlu’nun “diktatör
bozuntusu” demesini eleştiriyordu.
Hemen belirteyim ki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu davranışını ben de
uygun bulmuyorum. Hem bir ana muhalefet liderine, özellikle de
Kemal Bey’in birikimine yakışmıyor, hem de girişim failine fayda
sağlamıyor.
Kişioğlu siyasette bir söylemde bulunmadan önce, kendine şu
soruları sormalı:
- Bana veya temsil ettiğim kuruma yakışır mı?
- Bana veya temsil ettiğim kuruma bir yarar sağlar mı?
Her iki sorunun da yanıtı olumlu değilse, o söylemden vazgeçmek
gerekir.
Kemal Bey’e yakışmayan bu söylemin, ona da partisine de getirisi
olmayacaktır.
Her neyse benim üzerinde durmak istediğim husus,
saygıdeğer “ak-ademisyen”in Tayyip Bey hakkındaki şu sözleri
oldu:
- Kendisi halk tarafından yüzde 52 oyla seçilmiştir, meşrudur .
***
Tayyip Bey’in halkın iradesiyle seçildiği, oylamanın milli
iradeyi yansıtan, dürüst bir seçim olduğu tartışma
götürmez.
Ancak, eğer sayın “ak- ademisyen” Tayyip Bey’in yüzde 52
oyla seçildiği için ne yaparsa yapsın meşru olduğunu söylemek
istiyorsa, orada yanıldığını belirtmeliyim.
Çünkü, Sayın Tayyip Erdoğan, yapılan seçimde yüzde 52 oranında oy
ile, anayasanın 104. maddesinde belirtilen yetkileri kullanmak
üzere seçilmiştir.
Cumhurbaşkanı’nın meşruiyeti ancak, tasarruflarının 104. maddedeki
yetkilerin sınırlarını aşmaması halinde söz konusudur.