Nihayet o da oldu! Dini kendi siyasi emellerine, ticari
gelirlerine alet etmeyi şiar edinmiş olanlar, Beyoğlu’nda
kadınların yürüyüşlerini yasaklamalarına izana uygun bir gerekçe
uyduramayınca, bir kez daha iftira yolunu tuttular:
- Onlar orada ezanı yuhalayıp ıslıklıyorlardı.
Din bezirgânları kendi melanetlerine karşı en etkili panzehir olan
laikliği kötülemek için, o ilkeyi ve savunanlarını hep, din
düşmanı, din karşıtı gibi göstermek istemiş, bu yönde çok vahim
sonuçlar doğurabilecek kışkırtmalardan hiç geri durmamışlardır.
Oysa laiklik yanlılarının, laikliğin din ve ezan ile bir alıp
veremedikleri yoktur.
Tam tersine onlar, aydınlanmacı laik Cumhuriyetin temelinde
toplumun geleneksel ahlaki değerlerinin de bulunduğunu bilirler.
Tarihi gelişmeler de onları doğrular.
“Gazi Meclis” 1. TBMM’nin 12 Mart 1921 günü, büyük bir coşku içinde
ayakta oybirliğiyle kabul ettiği İstiklal Marşı bunun
göstergelerinden biridir.
İstiklal Marşı’nda din ve ezan konusunda şöyle der Mehmet
Akif:
“Ruhumun, İlahi şudur ancak emeli
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli
Bu ezanlar ki şahadetleri dinimin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli”
*** Mütareke İstanbulu’nun, bütün değer yargıları allak bullak olmuş, bütün kurumları ve kuralları ayaklar altına alınmış; işbirlikçi çevrelerinin, ahlak düşkünü ve sapkın davranışlarını anlatan eserleri okuduğumda, (ne yazık ki, bu konu yeterince işlenmemiştir) hep düşünmüşümdür, yıllar süren savaşlar, dayanılmaz ölçüde koyulaşan yoksulluk için...