Türkiye’nin bir süredir dalmış olduğu anlamsız “faşist diktatör”
tartışmasında, şaşkınlığın sesi Hükümet Sözcüsü Bekir
Bozdağ’dan, sağduyunun sesi ise dostum
Deniz Kavukçuoğlu’ndan
yükseldi.
Her şey CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent
Tezcan’ın, Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan’ı, “faşist diktatör” olarak nitelemesiyle
başladı.
İktidar kanadından Bekir Bozdağ olaya ithamın doğru olup olmadığı
açısından yaklaşırken, tam bir şaşkınlık örneği oluşturuyordu.
Bozdağ, Tezcan’a “Eğer gerçekten faşist diktatör olsaydı, bunu
söyleyemezdin” derken, Ankara Cumhuriyet Savcısı, Tezcan’ı
hapisteki milletvekillerinin yanına göndermek amacıyla soruşturmayı
başlatmıştı bile.
Bu durumda, Bekir Bozdağ, Tezcan’a hak verir bir konuma düşerek,
çarpıcı bir şaşkınlık örneği sunmuş olmuyor muydu?
Sağduyunun sesini yükselten Deniz Kavukçuoğlu ise cuma günü
Cumhuriyet’teki köşesinde olaya Tezcan’ın çıkışının kime, ne
kazandırdığı açısından yaklaşıyor ve soruyordu:
- Tezcan’ın çıkışı kime, ne kazandırır?
Gerçekten, Tezcan’ın bu çıkışı Türkiye’ye, demokrasiye veya CHP’ye
bir şey kazandırmış mıdır? Yoksa ortamı biraz daha germekten başka
bir sonuç doğurmamış mıdır?
*** Siyasette söylenen bir sözün
doğru olup olmaması kadar, onun kime veya neye yarayacağı da
önemlidir.
Çok uzun bir süredir, iktidar, Türkiye’yi kutuplaştırmak, toplumu
germekle suçlanıyor, bu eleştirilerde aslan payını da Sayın Tayyip
Erdoğan alıyor.
Ülkeyi kutuplaştırma ve toplumu germe politikas...