TBMM Dışişleri Komisyonu’nun CHP’li üyesi Eren
Erdem, Avrupa’daki ziyaretleri sırasında, kimsenin
kendilerine “geçmiş olsun!” demek gereği duymadığını,
Fransa’da çeşitli çevrelerle yaptıkları temaslarda, muhataplarının
darbe girişiminin bir tiyatro olduğuna inandıkları izlenimi
edindiklerini söylüyor.
Durum Fransa ile sınırlı değil. Avusturya’nın uç sağcı Özgürlük
Partisi lideri Heinz
Christan Strache, 15 Temmuz
darbe girişimini Hitler’in Reichstag yangını
komplosuna benzetmekten çekinmemiştir. Biliyorsunuz, kimin yaptığı
gerçekte hiçbir zaman ortaya çıkmayan 1933 Reichstag yangınından
sonra, Hitler için olağanüstü yetkilere sahip olma yolu açılmış ve
Nazilerin iktidarın tüm dizginlerini ellerine geçirmeleri mümkün
olmuştu.
Batı dünyasının genel tavrı 15 Temmuz girişimini kuşkuyla
karşılamak olmuştur.
Batı’nın bu tavrı, Balyoz komplosunun foyasını ortaya
çıkaran, Tayyip Erdoğan iktidarı hakkında
olumsuz düşünceleri olan bilim
adamı Dani Rodrick’i
bile zaman zaman isyan ettirecek boyuta varıyor.
Tayyip Bey’e muhalif yaklaşanların da eleştirdikleri bu kuşkucu
tavrı katılmasak bile anlamak mümkündür.
***
Kuşkucu tavrın ilk nedeni Tayyip Bey’in, dolayısıyla Türkiye’nin
demokrasi alanındaki imaj erozyonudur.
Gerçekten de Tayyip Bey’in kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı,
özgür basın ve de bütün temel hak ve özgürlükleri hiçe sayarak, tüm
yetkileri kendinde toplama yolundaki ısrarlı ve de maalesef
başarılı çabaları sonucu Türkiye, demokrasi değil de dikta altında
yaşayan bir ülke görünümündedir.
Böyle bir ortama “müktesebatı” böyle olan bir iktidarın, OHAL’in
verdiği, demokrasiye ara verilmesi anlamını taşıyan yetkileri
kullanmasını, demokrasiye bağlı olanların kuşkuyla karşılamalarını
yadırgamamak, onlara bir ölçüde hak vermek gerekir.
Muhalefetin desteği, büyük Yenikapı mitingindeki katılımın
büyüklüğü de, öyle görünüyor ki kuşkuları gidermeye
yetmiyor.