Nasıl bir çözüme ulaşacağı konusunda şu anda elimizde herhangi
bir ipucu bulunmayan vize bunalımı, Türk-Amerikan ilişkileri
tarihinin en büyük krizi olduğu gibi, aynı zamanda, birbirleriyle
yakından ilişkili bir dizi gelişmenin sonuncusudur.
Tayyip Erdoğan ile ABD’nin ilişkileri hep inişli
çıkışlı olmuştur.
Daha yolun başında Washington, 1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM’de
zorunlu olan nitelikli çoğunluğu elde edememesi ve dolayısıyla
ABD’nin taleplerinin reddedilmesini, sorumluluğunu Tayyip Bey’e
değil de TSK’ye yükleyerek sineye çekmişti.
Ama aradan geçen zamanda durum değişmiş, 15 Temmuz 2016’daki,
başarısız FETÖ’cü darbe girişimi birçok çevre tarafından ABD’nin
Tayyip Erdoğan’ı tümüyle gözden çıkardığının kanıtı olarak kabul
edilmiştir. Tayyip Erdoğan’ın, Fethullah
Gülen’in iadesi yolundaki taleplerinin inatla geri
çevrilmesi üzerine yaptığı konuşmalar, kendisinin de Gülen
darbesinin ardında ABD desteği bulunduğuna inandığı izlenimini
doğurmaktadır.
O zamandan bu yana Tayyip Bey’in ABD ile ilişkilerinde ciddi krize
yol açacak nitelikte, bir dizi olay oldu.
*** Beyaz Saray’ın Suriye
politikasında zaman içinde meydana gelen değişikliklere anında ayak
uydurmayı beceremeyerek bölgedeki Amerikan çıkarlarının
gerektirdiği adımları atamayacağı konusunda, Washington’da ciddi
kanının yerleşmesine yol açan Tayyip Bey ile ABD arasındaki
ilişkileri tehdit eder gelişmeler arasında, AKP’li bakanlardan daha
yukarılara da tırmanma emareleri gösteren Rıza
Sarraf davası vardır. Tayyip Bey’in korumaları hakkında
ABD’de verilen gözaltı kararı da bu gelişmelerin bir diğeridir.
Fethullah Gülen’in iadesi talebinden vazgeçmeyen Erdoğan
önderliğindeki Türki...