7 Haziran seçimlerinden sonra iktidarın baş hedefi olan HDP’nin
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması gündemde.
Düne kadar parti kapatılmasının demokrasiye aykırı olduğunu
söyleyenler, artık rahatlıkla “kapatılsın!” fetvası
verebilmektedirler.
Nitekim, Tayyip
Erdoğan’ın “Başdanışmanı”, Prof.
Dr. Burhan Kuzu’nun HDP’nin kapatılması
konusundaki yargısı kesindir:
- Kapatılmayı bin defa hak ettiler!
Anayasa profesörü B. Kuzu, HDP’ye oy verenler konusunda da yargıya
sahip. Ona göre, HDP’ye oy verenler “Beyaz Türkler”,
sahte Atatürkçüler, sahte Kemalistlerdir ve bütün bunlar bir araya
gelip yüzde 13 oranında oy vererek HDP’yi
şımartmışlardır.
Bu görüşlerin Prof. Dr. B. Kuzu’ya hem kişi, hem de
Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı olarak çok yakıştığını
belirtmeliyim.
2008’de AKP’nin kapatılması gündeme geldiğinde, partinin
savunmasını üstlenenBeşir Atalay ise
doğrudan “kapatılsın” demekten utandığından diyor
ki:
- Parti kapatmaya karşıyız, ancak suç işleyen varsa onun da
cezalandırılması gerekir.
Çevir kazı yanmasın!
***
İktidar HDP’nin kapanmasını neden istiyor?
Sorunun cevabı açıktır:
- Son seçimin en büyük galibi olarak AKP’yi iktidardan ettiği
için.
Konuya, bu asıl gerekçeyi göz ardı ederek yaklaşırsak gerçeği de
ıskalarız.
HDP’nin AYM tarafından kapatılması konusuna iki açıdan
yaklaşabiliriz: 1) Siyasi açıdan. 2) Hukuk uygulaması
açısından.
Olaya siyasi açıdan yaklaşırken önce şu sorunun yanıtını
bulmalıyız:
- Türkiye’de gerçekten bir Kürt sorunu var mıdır? Yoksa bu HDP’nin
yarattığı yapay bir mesele mi?
HDP’nin neden değil, sonuç olduğunu görünce de şuna karar vermek
gerek:
- Biz bu sorunu silahla mı çözeceğiz, yoksa uzlaşmayla
mı?
Eğer silahla çözmekten yanaysak o zaman HDP’nin, herhangi geçerli
bir hukuki gerekçeyle kapatılmasında, siyasi sakınca olmadığı ileri
sürülebilir.