Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Selahattin
Demirtaş ile ilgili olan son kararında bazı yeni hususları
da içeren ilginç saptamalar var.
Dilerseniz Demirtaş’ın başvurusunda reddedilen hususlardan
başlayalım. Her şeyden önce, mahkeme davacının dosyaya erişimde
sorun yaşadığı yolundaki şikâyetini inceleyerek reddetmiş ve burada
bir ihlal bulunmadığına hükmetmiştir.
Aynı şekilde, Demirtaş’ın tutuklanmasına itirazını da reddetmiş,
tutuklama için makul şüpheler bulunduğundan, tutuklamaların da bir
ihlal oluşturmadığı kararına varmıştır.
Ama bu karara karşın, Demirtaş’ın ilk tutuklamada makul şüpheler
olsa bile sonrasında tutuksuz yargılanması gerektiğine
hükmetmiştir.
Ülkemizde, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinden hareketle,
“katolog suçlardan olduğu” klişesine dayandırılarak verilen
tutukluluk halinin devamı kararlarını AİHM birçok kez ele almış ve
bu tutumun bir ihlal oluşturduğuna hükmetmiştir.
Son karar bu açıdan bir yenilik getirmiyor.
Yeni olan husus, ülkedeki gergin siyasi iklimin özellikle
olağanüstü hal rejimi altında, ulusal mahkemelerin bazı kararlarını
etkileyecek bir ortam yarattığını ve bu bağlamda yargı makamlarınca
Demirtaş ve genelde muhalif seslere karşı sert bir tutuma
yönelindiğinin kararda ileri sürülmesidir.
*** Avrupa İnsan Hakları komiserinin
gözlemlerine dayandırılan bu saptamada ilk kez AİHM Türkiye’de
yargının bağımsız ve tarafsızlığını bu kadar ciddi bir biçimde
sorgulamış oluyor.
Yine yeni olan bir husus, geçerli gerekçelere dayanmadan uzatılmış
ve infaza dönüştürülmüş olan tutuklamanın sürmesi sonucunda,
seçilme ve seçme haklarının ihlal edilmiş olduğu saptaması...