Sallandıracaksın üç beş kişiyi bak bakalım bir daha oluyor
mu?..
Toplumsal sorunları, kolaycı hazır reçetelerle kesin çözüme
ulaştırmayı düşünen cahil kafaların toplumunda bu tür önerilerle
sık karşılaşılır.
Cahil cüreti cahillikle orantılı olduğundan, cehalet arttıkça, üç
beş kişiyi sallandırarak sorun çözme önerisi her alana
yaygınlaştırılır.
Enflasyondan trafiğe, gelir uçurumundan yoksulluğa, yolsuzluğa
kadar her aksaklığı üç beş kişiyi sallandırarak çözme önerisi,
insanları korkutarak, sindirerek yönetmenin çözüm olduğu
yanılgısıdır esasında.
Eğer bu yöntem geçerli olsaydı, tarihin en büyük korku toplumları
en gelişmiş uygarlıkları olurdu...
Korkutmanın, sindirmenin makbul bir yönetim biçimi olduğunun
düşünüldüğü dönemlerde bile idamın caydırıcı olmadığını kanıtlayan
veriler çoktu.
Arthur Koestler idamın saçmalığını yansıtan
eserinde, yankesicilik suçunun cezasının idam olduğu ortaçağ
İngilteresi’nde bu suçun en sık işlendiği yerin, infazın
gerçekleştiği meydanlar olduğunu anlatır.
***
Çağdaş kriminolojide, cezanın ıslah edici işlevi olup olmadığı
hâlâ tartışmalıdır ve bu yönü olmadığını savunanların oranı
azımsanmayacak düzeydedir.
Ölüm cezasını kaldırmış olan toplumlarda bu sonuca varılmasındaki
ana saik, hukuki hatanın işlendiğinin ortaya çıktığı durumlarda
idam halinde hatadan geri dönülmesinin imkânsızlığı gibi etkenler
değil, ama bu cezada caydırıcılık olmadığının anlaşılmış
olmasıdır.
İdamda, çağdaş yaşamın cezadan beklediği sonuçların hiçbirinin
olmamasının yanı sıra, bir de insanlığın, toplumun da ne gerekçeyle
olursa olsun, bir insanın canını almak hakkına sahip olmadığı
düşüncesinin egemen olduğu aşamaya varılmış olmasıyla birlikte,
ölüm cezası bir ceza olmaktan çıkıp cinayet haline gelmiş
bulunmaktadır.