1982 Şubatı’nın kasvetli bir günüydü. Kartal’ın sırtlarında,
kartal kondu bir binada, kapısı demir parmaklıktan koğuşta ana
kapının sesiyle irkildik. Kapıdan girenler arasındaydı. Gelenler
TİP Ankara Grubu’ndan olanlardı. Hepsini ilk kez görüyordum. Daha
adlarını da bilmiyordum. Aykut Göker’in adını
da tanışma faslından sonra öğrenecektim.
Demek ki, Aykut Göker ile dostluğumuz 34 yıl önceye
dayanıyor.
Aykut ile Maltepe Zırhlı Tugay’ın cephanelikten bozma, Barış
Derneği tutukluları için özel hazırlanmış hapishanesinde, sonra
sırasıyla, Sağmalcılar, Metris, ardından tekrar Sağmalcılar’da 3
yıl iki ay birlikte hapis yattık. Bu süre zarfında en ufak bir
kırgınlık, tatsız ima bile geçmedi aramızda.
Aykut Göker’in hapislik dönemini düşününce, Melih
Cevdet Anday’ın Rosenberg’ler için
yazdığı “anı” şiirinin şu dörtlüğü geliyor
aklıma:
“... Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma...”
Tanıdığım andan itibaren Aykut Göker bende vakar kavramının simge
kişisi haline geldi.
38 ay boyunca, bu tavrı hiç değişmedi, tutuklu bulunduğu sırada
babasının ölüm haberini alınca bile...
***
Sevecen, güler yüzlü bir görünümün ardında çelik gibi sağlam
kişiliği ile insana dikkat telkin ederdi.
Hiç öfkelendiğini görmedim, aramızda öfkelenmemizi gerektirecek bir
şey de geçmedi, ama kızgınlığından çekinilmesi gerektiği duygusunu
taşımışımdır hep.
Bilgiliydi, malutmatfuruş değildi, asıl olanın böbürlenmek değil,
direnmek olduğunu bilirdi, böbürlenmedi, kasılmadı, direndi vakur
ve sade...
Başına gelenlerin, azgelişmiş bir ülkede solcu olmanın doğal sonucu
olduğunu kabul etmişçesine, fazla üzerinde durulacak, büyütülecek
şeyler olmadığını düşünür gibiydi.
Solcu olmak, terbiyeli olmak, alçakgönüllü olmakla eşanlamlıydı
onun için.
Son yıllarda, şu soru aklımı kurcalıyor sık sık:
-Bir insan neden, nasıl solcu olur?
Çeşitli kişilere soruyorum, çok renkli, çok değerli yanıtlar
alıyorum. Ama şimdiye kadar beni tam doyuracak bir açıklamada
bulunana rastlamadım.
Şu anda Silivri’de tutuklu bulunan Kadri
Gürsel’den bir dostunun naklettikleri çok ilginç. Genç
meslektaşım, Galatasaray’dan kardeşim Kadri Gürsel bu soruya yanıt
olarak şunu söylemiş:
-Hepsini okudum, inceledim, sonunda en doğrusunun bu olduğuna
kanaat getirdim.
İnsanların bir gecede, sağlam dinsel inançlarından vazgeçtikleri,
bir saatte solcu, bir günde devrimci oldukları, bu yüzden de en
ufak bir esintide bir fiske ile devrildikleri bir diyarda
böbürlenmeden direnen ve bükülmeyenlerin, neden ve nasıl solcu
olduklarını, yani Kadri Gürsel ve Aykut Göker gibilerinin uğrunda
bir ömür harcadıkları solculukları hep merakımı
kurcalıyor.
Aykut ile geçen ekimde Mine ile 50.
evlilik yıldönümümüzde, son görüştüğümde ortam müsait değildi bu
soruyu soramadım...
Gencay Şaylan, bu ekim ayı içinde Bodrum’dan
aradı.