Bu sütunda, milli irade kavramı, demokrasi ile ilişkileri,
demokrasilerde milli iradenin sınırları, milli irade kavramının
çarpıtılmasının doğurduğu sonuçlar, milli iradeyi salt sandığa
indirgeyerek yalnızca ondan ibaret saymanın sakıncaları çokça
işlendi.
Türkiye’de temel hak ve özgürlükleri hiçe sayan, demokrasinin
kurumlarını teker teker dejenere edip kuralları anlamsızlaştırarak,
toplumu cendereye sokan Tayyip
Erdoğan uygulaması, amacı olan totaliter “Reis
rejimi”ne doğru yönelirken kavramları içini boşaltarak yozlaştırmak
yöntemini kullanıyor.
İdarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetiminde olması,
kişinin düşünce ifade, örgütlenme konusunda özüne kimsenin
dokunamayacağı, temel hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesi,
anayasal denetimin gereklerinin yerine getirilmesi, kuvvetler
ayrılığı ilkesinden sapılmaması, yargı bağımsızlığına saygı ile
adil yargının herkesin emin olacağı biçimde güvenceye alınması gibi
temel gerekler çiğnenmekte, yalnızca sandıktan birinci çıkma
yeterli sayılmaktadır.
***
Sandıktan birinci çıkanın iktidar olması demokrasi olarak
sunulmaktadır. Sandıktan birinci çıkanın milli iradeyi temsil
ettiği gerekçesiyle, her şeyi yapmaya muktedir olduğu kabul
edilmekte, baskı ve zulüm, milli irade kılıfına büründürülerek
uygulanmaktadır.
En fazla oyu alanın her türlü denge ve denetim mekanizmasından
azade, hiçbir kurala bağlı olmaksızın, temel hak ve özgürlükleri
çiğneyerek, istediğini yapmasının mümkün olmaması bir yana,
Türkiye’de sandığın milli iradeyi yansıttığı da çok kuşku
götürür.
Sandığın milli iradeyi yansıtabilmesi için, her şeyden önce
seçimlerin bağımsız yargı denetiminde olması gerekmektedir.
Bağımsız yargı olmayınca, özgür ve dürüst seçim de olamamaktadır.
Yargının bağımsız olmayıp, iktidar güdümünde olduğu Türkiye’de
seçimin dürüstlüğün de güvenilir bir denetim altında olduğunu
söylemek mümkün değildir.