14 Kasım 2001 günü Türkiye, kendi sahasında
2002 Dünya Kupası eleme grup maçında Avusturya ile karşılaşıyordu.
Maçı Samatya Meydanı’ndaki, Kuleli Meyhanesi’nde, meslektaşım ve
dostum Mine Kırıkkanat ve Fransız gazetecilerle
birlikte televizyondan izliyorduk.
O gün karşılaşmayı 5-0 kazanan millilerimiz
tarihlerinin en büyük zaferlerinden birini elde ediyor ve eleme
grubundan çıkarak, finallere katılmanın kapısını açıyorlardı.
Futboldaki birbirini izleyen seri başarısızlıklar dönemi artık sona
ermiş, bu olaydan bir buçuk yıl önce de Galatasaray, finalde
Arsenal’i penaltılarla eleyerek, UEFA şampiyonluk kupasını
almıştı.
Meyhanenin puslu ortamındaki ekrana stattaki
seyircilerin zafer sarhoşluğu yansıyor, ona da meyhanedeki anason
ve kızartma kokulu sevinç naraları ekleniyordu.
İlginçtir tribünlerde de, meyhanede de sevinç
“Onuncu Yıl Marşı” ile dile getiriliyor, her iki yer de şu
dizelerle coşuyordu:
“Çıktık açık alınla on yılda bin
savaştan
On yılda on beş milyon genç yarattık
her yaştan.
Başta bütün dünyanın saydığı
başkomutan.
Demir ağlarla ördük anayurdu dört
baştan...”
***
Halk birçok vesileyle yaptığı gibi, bu maç
sırasında da sevincini Cumhuriyet’in Onuncu Yıl marşı ile
kutluyordu.
Oysa Cumhuriyet’in 50. yılı çoktan geçmiş,
yetmiş beşinci yılı bile geride kalmıştı. Toplum askerlerin
gölgesinde hazırlanmış ellinci yıl marşını artık hatırlamıyor,
yetmiş beşinci yıl marşını ise fark bile etmiyordu.