31 Mart’ta olduğu gibi, benim için oturduğum semtte 20 saate yakın elektrik kesintisi yüzünden 30 Mart günü de karanlık bir gündü. Elektriksizlik yüzünden için-de yüzdüğümüz gözle görülür karanlığın bilincine varmış durumdaydık. Öbür günler ise“ol mahiler ki, derya içredir deryayı bilmezler” misali, karanlığın farkında değildik.
Türkiye’nin, interkonnekte sistemin iflasıyla, karanlığın bilincine vardığı gün, Çağlayan Adliyesi’nde başka karanlık bir eylem daha yapıldı. DHKP-C’li olduğu ileri sürülen iki militan, Berkin Elvan soruşturmasının savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin aldılar.
Sekiz saat süren eylemin müzakereler aşamasında telefonum çaldı. Arayan, istihbarat işlerine bulaşmış, kulağı delik bir tanıdığımdı. Zaman zaman arar, istihbarat örgütleri ile ilgili konular-da, uyarıcı, aydınlatıcı bilgiler verirdi.
Bu kez de öyle oldu. DHKP-C’nin gücünü yitirdiğini, ama son zamanlarda MİT tarafından bir eylemde kullanılmak üzere palazlandırıldığını ileri sürüyordu.
Türkiye’de yaşamış olanlar için söyledikleri akla aykırı değildi.
Biz bu konuşmayı yaparken, henüz savcı ve eylemciler hayattaydılar.
Henüz, olayların sonucu bilinmiyordu ama, yine de belliydi.