Değerleri okurlarımdan, Mustafa
Karahan 23.07.2015 tarihli yazımla ilgili bir mesaj
göndermiş. Karahan, yazıda yaptığım uyarıyı korku ifadesi olarak
algılıyor. Başka okurlarda da aynı olgunun oluşmaması için, bu
yazıyı yazmak zorunlu oldu.
Türkiye şu anda çift yönlü bir terör saldırısı
karşısındadır.
Yetkililer ne kadar inkâra yeltenirlerse yeltensinler
bu “ısmarlanmış bir terör”dür.
AKP’nin tek başına iktidarı yitirmesinin ülkede siyasi, ekonomik,
sosyal istikrarsızlığa yol açtığı izlenimini doğurarak, hükümet
bunalımı yoluyla zorlanacak erken
seçimde,Tayyip Bey’in istediği sonuçların
sağlanmasına yönelik bir kaos ortamı yaratılmaya
çalışılıyor.
IŞİD terörü, bu iş için biçilmiş kaftan.
İktidar, ne kadar aksini söylerse söylesin, IŞİD’in doğup
palazlanmasında, gerek genel Suriye politikasıyla, gerekse IŞİD’i
PYD’ye karşı kullanmak için fanatiklere verdiği destekle,
gelişmelerin birinci derecede sorumlusudur.
Sınır boyu ve ötesinde, TSK’nin giriştiği operasyon doğru, fakat
gecikmiş bir girişimdir.
***
Artık bilmeliyiz ki, IŞİD yalnız sınırda değil, ülkenin her
yanındadır.
O açıdan, IŞİD terörü her an ülkenin her yanında patlak verebilir.
Buna karşı tek başına TSK’nin alacağı önlemler yeterli
değildir.
Devletin ya da doğru deyişle devletten geriye ne kalmışsa, onun
topyekûn seferber olması gerekiyor. Tabii burada devletin
kurumlarının hangisine ne kadar sızma olduğu sorusu geliyor
gündeme.