Milas Örenli bir yurttaş, yolda ahbap olduğu biriyle sohbet
ediyormuş, söz dönüp dolaşıp Ören’in neleri ünlü ve güzeldir
konusuna odaklanınca Örenli saymış dökmüş ve gülümseyerek
eklemiş:
- Bütün bunlardan önemlisi, Ören’in şairi ünlüdür.
Örenlinin sözünü ettiği, ömrünün son yıllarında yaz aylarını eşi
Suna Anday ile birlikte Milas Ören’de geçiren Melih Cevdet
Anday.
Örenliler Melih Cevdet Bey’i çok benimsemişler, bağırlarına
basmışlar, bir de kentin parkına heykelini dikmişler.
Yukarıda anlattığım olayı geçen yıl Milas Belediyesi’nin
düzenlediği Melih Cevdet Anday’ı anma gecesinde öğrenmiştim.
Ören’in bağlı olduğu Milas Belediyesi, Melih Cevdet Anday Edebiyat
Ödülü düzenledi. Şiir, roman, deneme, tiyatro dallarında eşsiz
yapıtlar yaratan büyük ozanın adına düzenlenen ödülün ilk yılına
deneme dalındaki eserler katıldı.
Orhan Alkaya, Enver Aysever, Cem Erciyes, İoanna Kuçuradi, Eren
Aysan ve Ali Sirmen’den oluşan seçici kurul, 2016 Melih Cevdet
Anday Edebiyat Ödülü’nü, deneme dalında “dilin inceliği konusunu
ele alışındaki tutarlılık, deneme türüne uygun biçemi”ni göz önünde
bulundurarak, oybirliği ile “Yalnız Şiir” yapıtıyla Şeref Bilsel’e
verdi.
Seçici kurul Ömer Faruk’un “Yarabıçak” adlı yapıtını ödül
yönetmeliğine uygun tarihte yayımlanmadığı için değerlendirme dışı
bıraktı, ancak kitabın Melih Cevdet Anday üzerine özgün bir kimlik
taşımasından dolayı bir teşekkür belgesi sunulmasına karar
verdi.
***
Milas Belediyesi’nin düzenlediği Melih Cevdet Anday Edebiyat
Ödülü’nün ilkinin töreni, dün Ören’de Makbule Kaya konseriyle ve
seçici kurul üyelerinin katıldıkları bir panelle başladı. Törenler,
bugün Enver Aysever’in “Aykırı Kumpanya” gösterisi ile sona
erecek.
Eşsiz bir deneme yazarı olan Melih Cevdet Anday’ın Cumhuriyet’in
ikinci sayfasında cuma günleri yayımlanan yazıları, insanı
düşünmeye ve de daha çok okumaya davet ederdi.
1985 yılı yazında Melih Cevdet Bey’in değerli dış politika yazarı,
bütün mesai arkadaşlarının olduğu gibi benim de aziz dostum olan
Ergun Balcı ile girdiği bir tartışmayı anımsıyorum.
Ergun Balcı 1985 Temmuz’unda yazdığı bir yazıda Güney Afrika
Birliği’nde uygulanan ırkçı Apartheid politikasının çağdışı
olduğunu söylüyor ve “Ama bir gün gelir ki tarihin çarklarını geri
çevirmek olanaksızlaşır” diyordu.
Birkaç yazısında tarihin çarkları yoktur fikrini işleyen Melih
Cevdet Bey ise “Çarklar” başlıklı 2 Ağustos tarihli yazısında “Ben
de diyorum ki, tarih ırkçılığı bu çağda doğurdu” diyor ve bu konuda
örnekler verirken Apartheid politikasının, ABD’nin kimi
bölgelerinde yürürlükte olan çağdaş Jim Crown yasalarından
esinlendiğini belirtiyordu.
***
Melih Cevdet Bey’in Türkiye’nin en büyük sorununun Rönesans ve
Aydınlanmayı yaşamamış olması olduğunu söyleyen bir cuma yazısına
da ben köşemde şöyle karşı çıkmıştım:
“Türkiye’nin Rönesansı ve Aydınlanmayı yaşamadığını Melih Cevdet
Anday nasıl söyleyebilir?