“Arkadaş! Avrupa’ya mültecileri uğratma sakın.
Siper et gövdeni dursun bu umutsuz akın!
Gelecektir sana vaat edilen üç milyarın
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın”
Bir sürü laf kalabalığının ötesinde AB ile Türkiye’nin, Başbakan Davutoğlu’nun “Kayseri pazarlığı” olarak nitelediği pazarlık sonucu vardıkları anlaşmanın özeti, Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’ndan alınan dizelerle ifade edilmiş şekliyle budur.
Yani kısaca, Türkiye AB’ye mülteciler yığılmasın diye yurdunu siper ederek kendini bir tampon bölge haline getirmeyi kabul etmiştir. Ortadoğu’da yeni düzenin mimarının “hınk deyicisi” Avrupa da, onun bölgeyi kendinin pek sevdiği deyişiyle yeniden dizayn ederek, yerinden yurdundan ettiği insanların kendi toprakları üzerinde umut aramasının ceremesini Türkiye’nin sırtına yükleyerek, işin içinden sıyrılmış ya da sıyrıldığını sanmıştır.
Buraya kadarki açıklamadan da anlaşıldığı gibi, Başbakan Kayserililere ayıp etmiştir.
Çünkü Kayserili ne böyle bir pazarlığı yapacak kadar ahlaksızdır, ne de bu sonucu baş tacı edecek kadar ahmak.