23 Haziran seçimlerinin iki adayı, seçilmiş İstanbul Belediye
Başkanı Ekrem İmamoğlu ile YSK’ye, geçersiz
gerekçelerle “sayım suyum yok” dedirterek İstanbulluların iradesini
yok saydırtan tarafın adayı Binali Yıldırım’ın
birlikte katıldıkları pazar akşamı yapılan yüz yüze programından
spektaküler sonuçlar bekleyenler sanırım düş kırıklığına
uğramışlardır.
Bununla birlikte, yine de olayın kazasız belasız atlatılması ve 23
Haziran’a giderken, gergin ortamın bir ölçüde yumuşaması karşısında
programın başarılı olduğunu söyleyerek sevinenlerin varlığı, 2019
Türkiyesi’nin demokrasi ve özgürlükler konusunda nerede olduğunun
çarpıcı bir göstergesidir.
Program süresince yaşananlar, deneyimli gazeteci Uğur
Dündar’ın moderatörlük önerisini geri çevirmekte ne kadar
haklı olduğunu göstermiştir.
Moderatör İsmail Küçükkaya,
Fethullah Gülen ile iç içeliği
herkesin malumu olan AKP’nin adayının, Hocaefendi ile ilişkilerini
yadsıyan sözlerinin üstüne gitmemiştir.
Oysa moderatörün işlevi, gerçeğin ortaya çıkması için müdahalede
bulunmak olmalıydı. Küçükkaya, programdan sonra, Merdan
Yanardağ’ın Tele 1’de yayımladığı kasetteki sözleri
Yıldırım’a anımsatıp, o konuda ne düşündüğünü sorabilirdi.
*** Ama Türkiye’nin bu ortamında
Küçükkaya böyle bir girişimdi bulunsaydı, bu davranış yandaşlık
olarak kabul edilecek ve gerçekte tarafsızlık görevini yerine
getiren moderatör, aklın havsalanın almayacağı, haksız saldırıların
hedefi haline gelip, işin kötüsü derdini de kimseye anlatamayacak
konuma düşecekti.
O yüzden Küçükkaya’nın, aman yandaş görünmeyeyim kaygısıyla
yandaşların konumuna düşmesi durumunu kaçınılmaz kılan nedenlerini
anlamak gerek.
Zaten öyle anlaşılıyor ki, programa katılan konuşmacıların da,
moderatörün de baş ka...