Afrin’e, havadan bombalamadan sonra kara harekâtı da
başladı.
Şimdi toplumumuza egemen olan savaş çığlıkları ve zafer
naralarıdır.
Aslında sevinç çığlığı ile zafer narasının gereği yok.
Çağımızda zafer savaş değil, barıştır.
Ne var ki bu ortamda bu gerçeği anlatmak, aklın ve sağduyunun
yolunu göstermek güçtür, ama yine de bıkmadan usanmadan bunu yapmak
zorunludur.
Hamasetin egemen olduğu, savaşın iktidar ve destekçisi tarafından
seçim yatırımı bir iç politika malzemesine dönüştürülmeye
çalışıldığı bu ortamda kahramanlık, savaşı değil, barışı
savunmaktır.
Bunun için her şeyden önce soğukkanlı olmak ve durumu hamasi
duygulardan, etnik saplantılardan arınmış olarak irdelemek
gerekir.
Bu tür saplantılardan arınmış olarak bölgeye bakarken Kürt
realitesinin gereklerini anlamaya çalışmak, bizi bu noktaya
sürükleyenin, bölgede sınırları değiştirmeyi ve en büyük özelliği
Washington’ın dümen suyuna girmişlik olan birimler yaratmayı
hedefleyen Amerikan emperyalizminin oyunları olduğunu görmemizi
engellememelidir.
Bunları yaparken bir yandan da “nihayet içine sürüklendiğimiz
savaşın, bir an önce, kalıcı ve adil bir barışa dönüşmesi için ne
yapmalı” sorusuna doğru yanıtları bulmak zorundayız.
*** Şimdi “ne yapmalı”nın
yanıtlarına geçelim:
• Türkiye’nin kendi sınırları dışında komşu ülkenin toprakları
üzerindeki operasyonunun uluslararası alanda, şu anda resmen kabul
görmeyen meşruiyete kavuşabilmesi için, Suriye’nin toprak
bütünlüğünü ve bölgede istikrarı sağlamaya yönelik olması
gerekir.
Bunun için de...