Önceki gün Türk Sanayicileri ve İşadamları
Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuşan
Cumhurbaşkanı Erdoğan, olağanüstü halin devam
edeceğini açıkladı.
“Demokrasi ve özgürlükler dönemine
tamam, bundan böyle OHAL ile devam”ın iktidarın yol
haritası olduğu bir kez daha belli oldu.
Kimi ülkelerde acil ve yakın tehlike halinde,
süresi ve içeriği bu durumla sınırlı olan ve yürütmeye, olağan
dönemlerde bulunmayan yetkiler verirken yurttaşın temel hak ve
özgürlüklerine sınırlamalar getiren olağanüstü hal uygulamaları,
yukarıda da belirttiğimiz gibi onun ilanına neden olan yakın ve
acil tehlikenin içeriği ve süresiyle sınırlı, geçici bir
tedbirdir.
Demokrasilerde, olağanüstü hal uygulamaları,
bağımsızlığını korumakta olan yargının denetimine tabi olduğu gibi,
olağanüstü hali doğuran tehdit ile sınırlıdır.
***
Bizde ise başlangıçta bir dönemle sınırlı
olduğu açıklamasına kimsenin inanmadığı OHAL’in belirsiz bir süre
daha devam edeceği anlaşılıyor.
Askeri otoritenin büyük yetkilerle donatıldığı
ve anayasal hak ve özgürlüklerin sınırlandığı sıkıyönetim
dönemlerinde bile görülmeyen yetkilerin yürütmeye verildiği,
yasamanın da yargının da tümüyle devre dışı bırakıldığı OHAL’i
“üniformasız sıkıyönetim” olarak tanımlamak
mümkündür.
Yargı denetimi dışında kaldıklarından
vatandaşın tüm güvencelerinin ortadan kalktığı OHAL uygulamalarının
nasıl bir hukuki, sosyal, siyasal ve ekonomik kargaşaya yol
açtığını Türkiye son on ay içinde yaşayarak gördü.
12 Eylül yönetiminin armağanı olan “Türk
tipi OHAL” konusunda, Anayasa Mahkemesi’nin kendi denetim
yetkisini yok sayan kararı ile, televizyondaki evlilik
programlarından, kış aylarında araçlarda kar lastiği kullanma
uygulanmasına kadar her konunun artık OHAL uygulamaları
çerçevesinde, hiçbir kısıtlama ve denetime tabi olmadan yürütmenin
KHK’leriyle düzenlenmesi mümkündür.
Bu durumun toplumsal yaşamın her yönünü
etkilemesi de kaçınılmazdır.
Nitekim öyle de olmuştur.
OHAL uygulamaları, doğrudan ve dolaylı olarak
gazeteci, memur, öğretmen, öğretim üyesi, asker, işçi, sanatçı,
işadamı her yurttaşı etkilemektedir.
Demokrasi toplumsal yaşamın bütün alanlarını
kapsayan bir yönetim biçimi olduğuna göre, onun askıya alınmasının
da aynı etkiyi yapması kimseyi şaşırtmamalı.
Nitekim toplantıda konuşanlardan önce YİK
Başkanı Tuncay Özilhan, sonra da TÜSİAD Başkanı
Erol Bilecik OHAL’in kaldırılması isteğini dile
getirmişlerdir.
***
Cumhurbaşkanı’nın yanıtı ise net
olmuştur:
- Bu endişenizi anlamakta zorlanıyorum. OHAL
işadamlarının neyini engelledi? Bu koşullarda OHAL’i
kaldıramayız.
Sayın Tayyip Erdoğan bu sözleriyle, hukukun
üstünlüğünün ekonomik