24 Haziran seçimleri sonrasında, 15 Temmuz darbe girişiminin
ertesinde anayasanın 119. maddesine dayanılarak ilan edilen
olağanüstü halin kaldırılacağı bizzat Türkiye’nin tek yetki sahibi,
etkili kişisi tarafından ilan edildi.
Ne yazık ki bu açıklamaya dayanarak size “hadi gözünüz aydın, OHAL
kalkıyor!” diyemeyeceğiz.
18 Temmuz’dan itibaren yürütmenin OHAL’in devamı konusunda bir
talebi olmaması üzerine OHAL’in kendiliğinden kalkması durumunda
bir şey değişecek mi?
Hayır!
Tek değişen resmen OHAL’siz, fiili olağanüstü hal dönemine girmiş
olmamız olacak, yoksa gelişmiş, mutlu, uygar insanların ülkesindeki
gibi olağan demokratik hale dönüş söz konusu değil.
6 Temmuz Cuma günü Çağlayan “Adalet Sarayı(!)” önünde toplanan 66.
Adalet Kurultayı’nda bir konuşma yapan, CHP İstanbul Milletvekili
Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu bu gerçeği şöyle dile
getiriyordu:
- OHAL’in kendiliğinden kalkacak olması bizi aldatmamalıdır, tuzağa
düşürmemelidir. Çünkü 682 sayılı KHK ile Türkiye Cumhuriyeti
Devleti tasfiye edilirken OHAL’in tortuları muhafaza
edilmiştir.
Kaboğlu’nun dile getirdiği husus, OHAL ile ilgili uygulamaların
diğer yasalar içinde eritilmiş olarak sürdürülmesidir.
*** “Yargı mercileri suçsuz kişilerle meşgul, suçu olanların suçu tescil edilmiyor çünkü avukatlar, öğretim üyeleri, gazeteciler konuşmalarından, düşüncelerinden, açıklamalarından, bir yerde bulunmakta olmalarından dolayı yargılanıyorlar ya da mahpus durumdadırlar” diyen Kaboğlu’nun bu açıklamasından birkaç gün sonra çıkarılan 32. KHK ile bir kalemde 18 bin 632 kişi görevlerinden uza...