Önceki gün 12 Eylül’ün 38. yılını da geride bıraktık.
Türkiye nüfusunun çoğunluğu ne yazık ki 12 Eylül’ü hatırlamıyor.
Durum böyle olunca da ülkenin başı dertten kurtulamıyor.
12 Eylül, 27 Mayıs’la başlayan darbeler serisinin sonuncusudur (27
Mayıs’ın diğerlerinden ayrılması ayrı bir tartışma konusu). Bu
üniformalı darbe dönemleri, siyasi jargonda “geçiş dönemi” veya
“ara dönem” olarak adlandırılmakta, bazen de olağünüstü dönem
olarak anılmaktaydılar.
Türkiye artık, askeri “ara dönem” veya “geçiş dönemi” sürecini
geride bırakmıştır.
Bu gelişme sıkıyönetimli askeri dönemin yerini, olağanüstü hal
döneminin almasıyla başlamıştır.
Yeni süreç, ülkenin üstünden üniformayı sıyırırken, yeşil cüppeli
sivil darbe dönemi geçici bir parantez olmaktan çıkıp, süreklilik
yoluna girmiştir.
Olağanüstü hal adıyla anılan sürekli dönem, bir yıllık
uygulamasında bile “ara dönem”lerin en korkuncu olan ve ülkenin
üzerinden silindir gibi geçen 12 Eylül’ü geride bırakmıştır.
*** 15 Temmuz başarısız darbe
girişimi sonrasında ilan edilen olağünüstü hal durumunun yalnızca 1
yıllık uygulamasına baktığımızda, ilginç bir manzara ile
karşılaşıyoruz.
Bütün 12 Eylül döneminde sakıncalı olduğu için işten atılan insan
sayısı 30 bin iken,
1 yıllık olağanüstü hal döneminde yalnızca öğretmen ve öğretim
üyeleri arasında işten atılanların sayısı 60 bin 532’ye ulaşmıştır.
12 Eylül döneminde ise görevden uzaklaştırılan öğretmen sayısı 3
bin 854 iken, öğretim görevlisi sayısı 120 olmuştur.
Bütün 12 Eylül dönemi boyunca işine son verilen yargıç sayısı 47
iken...