Bunca sorun arasında bir bu eksikti. 14 Mart günü
Tayyip Bey, “En büyük üzüntüm, bu emsalsiz marşın
hakiki manasını yüreklere nakşedecek bir bestenin yapılamamış
olmasıdır. Temenni ederiz ki, o da çıkar” diyerek onu da tamamlamış
ve İstiklal Marşı çevresinde yeni bir tartışma başlatmıştır.
Tartışmanın aslında bir kıymet-i harbiyesi yok. Anayasanın 3.
maddesi şöyle der:
“Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanunda belirtilen beyaz ay yıldızlı
albayraktır.
Milli marşı “İstiklal Marşı’dır.
Başkenti Ankara’dır.”
Anayasanın dördüncü maddesi ise “1, 2 ve 3’üncü maddelerdeki
hükümlerin değiştirilemez ve değiştirilmesinin teklif dahi
edilemez” olduğunu belirtir.
Demek ki bir zamanlar çok revaçta olan Erdoğan’ın da üç gün önce
tekrar ısıtarak önümüze sürdüğü İstiklal Marşı’nın değiştirilmesi
de, değiştirilmesinin teklif dahi edilmesi de mümkün değildir.
O zaman kıymet-i harbiyesi olmayan böyle bir tartışmaya neden
değinildiği sorulabilir.
Tartışma fiili bir sonucu olmasa bile önemlidir. Çünkü, son dönemde
her konuda bölünmüş ve parçalanmış olan toplumun, üzerinde
mutabakat halinde olduğu tek konu, tek simge, bayrak ve İstiklal
Marşı da, tartışmalarla bölünmektedir.
*** İşin en vahim tarafı da, bu
tartışmayı bizzat anayasanın 104’üncü maddesi gereği Türkiye
Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil eden makamın
başlatmış olmasıdır.
Türkiye bugün artık İstiklal Ma...